İNSAN EGOSU
İnsanlık en az beş yüz bin yıldan günümüze kadar çok evrelerden geçerek, bugünkü görülen çağdaş toplumları oluşturmuştur. Paleontoloji ve Etnolojik bilimin araştırmaları sonucu: İnsanlar diğer hayvanlardan Yontma ve Cilalı taş devirlerinde ayrılır. İnsan: akıllı, düşünen ve hüküm veren, sosyal bir canlıdır. Bilhassa, cilalı taş devrinden sonra; soğuktan korunmayı, giyinerek ve mağaralarda(İN DEVRİ) yaşayarak, silah yaparak, hayvanları avlayarak, ateşi bularak, ısınmak ve çömleklerde yemek yapmak için kullanarak, küçük siteler, köyler, şehirler kurup maden devirlerini de geçerek; yavaş yavaş birleşik yaşama geçişleri; günümüz insanlığının ilk adımları olsa gerek. Tüm hayvanlarda korku içgüdüseldir. İnsanlar, korkularını, diğer canlılardan, aklını kullanarak, saygı, sevgi, itaat, adaklar ve tapınaklar yaparak aynı zamanda bir mutluluk gününe çevirmişlerdir. Öyle ki, tanrılara; insanlar adak ederek… Truva savaşına çıkmadan önce: Agamemnon, kızı İfigenya’yı kendi elleri ile keser, Artemis’e kurban eder, rüzgâr gemilere el versin diye…
Bu tapınma ritüelleri: her toplumda mutlaka olmuştur, tek tanrıcılık dönemi, günümüzden üç bin yıllar öncesine, Hz. İbrahim’in tek tanrıcılık dönemine kadar. Avrupa ve çevresi Zebur, Tevrat ve İncil’e inanırken, Arap yarımadasında: 360 civarında putlara tapılır. 6.yy’da Hz. Muhammed’e kadar.
**
Yukarıda kısaca özetlediğim dönemlerde: insan doğanın en akıllı, düşünen yaratığıdır ki fikirleri ile çok şeyler başarmıştır. Büyük kâşifler yapmış, bilinmeyen topraklar keşfetmiş, insan gücünü aşan eserler yapmıştır. Dünyanın 7 harikalarının başında; Çin Seddi: neredeyse 21 bin kilometre( iç korunmalarda dâhil) hala ayakta olan, Piramitler, Taç Mahal, Artemis Tapınağı, Antik Yunan, Roma heykelleri ve Ayasofya, Ay’a insanoğlunun ayak basması, televizyon, görüntülü telefonlar… Yapılacak iş değil bunlar. Görülüyor ki; Mustafa Kemal’in “Benim mirasım akıl ve bilimdir” sözü insanlığın tek etiketi ve övüncüdür.
Büyük icatlar yapan ve halkına hizmet etmiş kişiler: Hamurabiden tutunda: İskender, Sezar, Kleopatra, Napolyon, ATATÜRK, Kepler, Galila, Edison, Pasteour, ve nice sayamadığımız kişiler; sadece kendi uluslarına değil, dünya uluslarına da büyük hizmetler vermiş kişilerdir.
***
Yazımın: ilk giriş paragrafında: insanlar kendilerini dış tehlikelerden korumak, ihtiyaçlarını gidermek, sosyal yaşamında; daha mutlu, daha özgür ve kardeşçe paylaşım ve barış içinde yaşamak adına; meslekler ve tarım işçiliği, sanayi ve eğitim ve sağlık gibi kurumların yapımına ve de işletmesine de ağırlık vermişlerdir.
Ne var ki; zengin olmak, köşeyi dönmek hırsı: insanlar ve devletler arasında; rekabet ve büyük kavgaları, savaşları da beraberinde getirir. Bunun içinde; yönetim, iktidar da olmak için, güce güç birliğine ihtiyaç vardır.
Böyle zamanlarda: çağımız, İngiliz filozofu Bertrand Russell’in sözünü çok kullanırım: “Gücü olanın paraya, parası olanınsa, güce ihtiyacı vardır.”
İşte bu gücü kullanmak ve arttırmak için, eğitim kalitesini düşürerek, öğretmek yerine hurafeciliğe inandırarak. Nasıl mı? Etnik ve dini farklılıkları(mezhepleştirerek) ulus devlet yerine küçük parça azınlık kantonları, idare edilmesi kolay azınlıklar… İnsanların inandıkları din kurumları: siyasallaştıkça, din kurumları ve kişileri korku kaynağı haline gelmiştir. Yaptıkları söylemler açısından halkın, özgür yaşamı kısıtlanmış oluyor artık. Din için yapılan, seferler: ganimet adına yağmacılık haline dönüşür. Kudüs için, yola çıkan Avrupa’daki Hristiyanlar: İstanbul’u; “soyup, soğana çevirirler.” Ayasofya’nın estetiği adına kullanılan: 20 ton gümüşü söker alırlar. İngilizler Tac Mahal’da ki; elmas, yakut, zümrüt ve altınları söker yok ederler. Sadece Hıristiyanlar mı? İslamiyet’te de az olmamıştır. Bugün Irak ve Suriye topraklarında yaşayan, Ezidi ve Şii halkının din adına öldürüldüğü ve de kadınlarının esir pazarında satıldığı bilmediğimiz olaylar da değil. Irak, Suriye topraklarındaki, tarihi eserlerin yağmalandığı dış pazarlarda, ucuz fiyatlarla satıldığı…
İkinci Dünya Savaşında: Almanya’da, İtalya’da, İspanya’da, Portekiz’de diktatörlerin yaptıkları çılgınlıklar ve halklarına verdiği zulümler; insanlığın uğraş verdiği uygarlık yolundaki çabanın yok edilişidir. ABD Vietnam savaşında; 8 milyon ton bomba kullanır. Vietnam’ın nüfusu da: 8 milyon civarındadır. Görülen odur ki; 1 kişiye bir ton bomba düşer. 15 yıl süren bu savaşta; pilotlara verilen emir: “Uçaktaki tüm bombaları kullanmadan yere inmeyin”
Ne dersiniz: Bu insanlar: beş yüz bin yıl önce bahsettiğim hayvanların, daha da gerisinde değil midir?
Şu an: sekiz milyar insanı, köşe bucak kovalayan CORONA virüsünün toplam ağırlığı 1 gram dahi değil.
Şimdi soruyorum, “parası olup ta, ünü olmayanlara”
Vallahi bu küçük yaratık sizi isterse, aya gitseniz dahi yakalar.
Gelin, Ganimetçi değil, barışçı olun…
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi