SEVGİ ve AŞK
Sevgi olmadan aşk, aşk olmadan da sevgi olmaz. Aşk, sevginin öznesidir. O, özne ki, ölümden de sonra adına yapılan; tapınaklar, mabetler, çeşmeler, heykeller, tablolar, şiirler ve türkülerle; sevgiyi ve aşkı ölümsüzleştirirler. Dünyanın sekiz harika eserinin üç tanesi; aşkı yaşatan eserlerdir.
***
Dünyanın sekiz harikasından biri olan ‘’Babil’in Asma Bahçeleri’’ni Babil kralı Nebukadnezar, eşi Amyitis’i mutlu etmek için yaptırmıştır. Kral Mausolus öldüğünde karısı Artemis, kocası için dünyadaki en görkemli mezarı; ‘’Halikarnas Mozelesi’’ni yaptırmıştır.
Beni en çok mimarisi ve de öyküsü ile etkileyen Hindistan’da Cengiz Han’ın torunu Babür Sultanı Şah Cihan’ın, sevgili eşi Mümtaz Mahal (Ercümend Banu Begüm) adına yaptırdığı ‘’Tac Mahal’’dır.
Tac Mahal estetik ve zenginliğiyle de göz kamaştırır. Mimarı ve hattatı; Osmanlı’dan giden mimarları -Sultanahmet Camisi’ni yapan, Mimar Sinan’ın öğrencilerinden- İsa ve Mehmet İsmail, hattatı ise Serdar Efendi’dir.
***
Yüzlerce; sedef, arik firuze taşları, safir elmas, 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta, 50 iri inci; duvarların içine yerleştirilir. Bugün İngiltere kraliçesinin tacının ön yüzündeki eşsiz elmas; Şah Cihan’ın sevgilisi için Tac Mahal mabedine taktığı elmastır. 1857 yılında İngiliz askerleri tarafından tahrif edilir. (Tarihi Liderler ve Aşkları, s.277)
***
Sevgi ve aşk, insanlığın dünyaya ilk adımlarını atmasıyla başlar ki; Tanrı Adem’e Havva’dan önce Lilith’i gönderir. Lilith, Adem’e biat etmez. ‘’İkimiz de çamurdan yaratıldık.’’ der. Adem’den ayrılır. Görülüyor ki; aşkın olduğu yerde, nefret de vardır. Tanrı, Adem’in yalnızlığını, üzüntüsünü görür. Adem’in kaburgalarından Havva’yı yaratır. Yahudiler Lilith’e -Adem’i terk ettiği için- ‘’kutsal fahişe’’ derler, yılan ve şeytanla özdeştirirler. Tanrılar mitinde, her uygarlığın pagon?? Tanrı ve tanrıçaları da vardır. Sümerlerden günümüze: Sümerlerde aşk tanrısı; Inanna ve Nana, İbranilerde; Astarta, Yunanlarda; Afrodit, Romalılarda; Venüs ve Cupidi, Mısırlılarda; Hator, Perslerde; Ahahita.
Görülüyor ki, antik çağlarda, her mesleğin savaş, bereket, barış gibi yaşam ölçülerine tanrı buldukları (yarattıkları) gibi, aşk ve sevgi için de tanrı ve tanrıçalarını seçme ihtiyacı duymuşlardır. Aşkı heykeller, mabetler, resimler, şiirler ve türkülerle de ölümsüzleştirmişlerdir.
***
Sevgi, bir çiçekse aşk, o çiçeğin rengi ve kokusudur. Çiçekler; ne renksiz ne de kokusuz olur. Aşkta hoşgörü, insanın adam oluşudur. Aşk olmasaydı; Karacaoğlan, Emrah, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin mi olurdu. Beyhan Sultan’ın aşkı, Şeyh Galip’e ‘’Hüsn-ü Aşk’’ gibi güzel bir eseri yazdırır.
Tac Mahal’in dile destanlığı, dünya harikası listesine girmesinde ise mimarı İsa’nın Tac Mahal’in ilk taşına; Cihannur’un isminin baş harfini keski ile yazdığını Şah Cihan fark eder. Görüyorum ki, Tac Mahal’de iki aşkın izi gizlidir. Cihannur, Şah Cihan’ın kızıdır. Mimar Sinan da Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan’a aşıktır. Aşıktır ki; Sinan’ı Sinan eden, Mihrimah’ın aşkı olsa gerek…
***
Anadolu’nun her adımında, halısında, kiliminde, türkülerinde, çeşmelerinde aşk vardır; sevda vardır. Ne der büyük ressam ve ozan Bedri Rahmi Eyüboğlu, ‘’Köy türkülerini duydukça, şairliğimden utanırım.’’
Yaşadığımız yüzyılımızda, her gün sokaklarda ve yatak odalarında, kıskançlık ve boşanma yüzünden kadınlar ve küçük yaştaki kızlar öldürülüyor. Daha da acısı ve gülüncü; kadınlar burkalarda kara çarşaflar içinde yaşamaya mahkum ediliyor. Kadının çalışması, gülmesi, diz kapaklarının ve saçlarının görünmesi; iffetsizlik olarak teşhir ediliyor.
***
Aşk ve cinselliği aynı gören kişiler ve toplumlar, yaşamın her döneminde var olmuşlardır. Birisi, sevgiliyi öldüğünde de taçlandırırken, bir diğeri; egosu yüzünden sokakta ya da yatak odasında kurşuna diziyor kadını… 2015 yılında ölen Arabistan kralı Faysal’ın 38-40 civarı karısı ve 60 civarında çocuğu varken, ülkesinde severek yaşamak, sokakta el ele gezmek yasak. Sevdiği bir kişi ile gizli aşk yaşamak veya sevdiğine kaçmanın cezası: ‘’recm’’, taşlanarak ölüm ve erkeğinse kılıçla kafası kesilmesidir. Böyle toplumlarda; sevgi ve aşk yasak. ‘’Sofiler secde ederler, mescidin mihrabına/ Yar eşiği secdegahım yüz sürerim kime ne?’’ diyen Nesimi’nin derisi yüzülür, ve ölümüne öyle kolay karar verirler.
On dört Şubat Sevgililer Günü, kapitalizmin tüketim projesidir diyenler olsa da, aldırmayın öyle havadan uçurulan boş laflara. Sevginin ve aşkın üzerinde başka değerlerin olduğunu düşünmüyorum. Siz de öyle düşünün. On dört Şubatları beklemeyin. Hergün değilse bile, hafta da bir kere bile de olsa, sevdiğinize, aşkınızı temsil eden bir çiçek vermeyi ihmal etmeyin.
Konu; sevgili ve aşk olunca; Büyük ozan Nazım Hikmet’i anmadan nasıl geçeriz.
Büyük ozan; perdeyi, VERA’ya şiiri ile kapatır. Son şiiridir Nazım’ın.
VERA’YA
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
GELDİM
KALDIM
GÜLDÜM
ÖLDÜM
Bu da şairlerin gönlünden kopandır. Sevgiliye kendisini kurban etmiştir…
Cihan Şah; Hattat Serdar Efendi’ye TAC MAHAL’in ana giriş kapısı üstüne; “VE CENNETİME GİRİN” yazdırır.
İşte ölümsüz olan aşk bu olmalı bence…
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi