Yeni adresimiz
Ana Sayfa Yazarlar 27.11.2023 416 Görüntüleme

İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ

reklam

 

Öncelikle belirtmek isterim ki, şahit olduğumuz Cumhuriyet’in 100.yılı için onurlu ve gururluyum. Yazacak ve söyleyecek o kadar çok şey var ki hangisini kaleme alsam çok uzun sürer.

Kimi zaman hak ettiği değeri görmez, bazen tartışma konusu olur, sahip çıkılmaz, bize kazanımlarının farkında olunmaz, protokole zoraki katılım sağlanır. Öyle veya böyle ne bedeller ödenerek, ne fedakârlıklarla dile kolay 100 yıl süregelen yaşam şeklimiz.

Cumhuriyet bizim için rejim değildir sadece, özgürlüktür, eşitliktir, adalettir ve en önemlisi kırmızıçizgimizdir.

Yüzyıl önceki öngörüdür, kılavuzdur, bugünümün gerçeği, yarınımın güvencesidir.

Her ne kadar bazı zümreler tarafından Milli Bayram kutlamaları, Anma günlerinde saygı duruşları eleştiriler alsa da, milli bayramlarımız hak ettiği gibi coşkuyla kutlanacak ve Ata’mızın ölüm yıldönümünde, hayata gözlerini yumduğu saat 9.05’te hayat duracak ve gözlerimiz buğulanacak.

Kalbimizde yaşattıklarımız ölmezmiş, Kasım ayı hüznüyle gelir, son Kasım’a kadar derim ben de…

Arşivler açılır, reklamlar hazırlanır, sesini her duyduğumda gururlanırım, her geçen gün hayranlığım artar, resimlerine bakmaya doyamam, bu vesile ile milli duygularımız kabarır tekrar tekrar…

10 Kasım geldiğinde Beşiktaş Vapur İskelesinden Dolmabahçe Sarayı yoluna dönünce, Atamın sesi yankılanır kulaklarımda. Ne Mutlu Türküm Diyene der olabildiğince gür bir sesle 90 sene öncesinden bugünümüze…

Saat 9.05’te sirenler çalmaya başlayınca, kornalar, vapur düdükleri, hayat iki dakikalığına durur, sanki ben o anda Atamın son nefesini verdiğini hissederim, gözyaşlarım süzülürken…

***

29 Ekim, 10 Kasım ve tek Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün değerli öğretmenlerimize armağan ettiği Öğretmenler Günü…

Okuduğu okulda tek öğretmen okulunu kazanan, işçi babasının imkânsızlıkları yüzünden İstanbul’dan Ağrı’ya okumaya gidemeyen, tek hayali öğretmen olmak olan bir annenin kızıyım ben. Belki de bu yüzden bu onurlu mesleğe saygım her zaman sonsuzdur.

Görevini layığıyla yapan, sadece öğreten değil eğiten öğretmen her zaman bir şanstır bir çocuğa, bir gence…

Kendi hayatıma eli değen, veli olarak yollarımızın kesiştiği, iş ve sosyal ortamlardan kazandığım, sohbetlerine ve fikirlerine doyamadığım öğretmen büyüklerim ve en keyiflisi de hayatıma arkadaş olarak gelmiş öğretmen arkadaşlarım, her biri ayrı ayrı değerli…

***

Öğrenmenin sonu yoktur, kaynağı sınırsızdır.

Doğduğun ev öğretir, ailen öğretir, yaşadığın yer öğretir.

Öğrenmek isteyen, yavrusunu besleyen bir kuştan, duygusunu olduğu gibi söyleyen bir çocuktan, kendinin kaç katı çekirdek kabuğunu taşıyan karıncadan, işini iyi yapan birinden, kaçırılan otobüsten, yetişilemeyen tiyatrodan, kazılan bir çukurdan, hatta yağan yağmurdan bile bir şey öğrenir.

Öğretmense kitapta yazılan dışında öğretirse değerlidir, öğrencisinin kafasına onu ileri götürecek soru işareti bırakırsa, geleceğine ışık olursa, onun yüzünü güldürürse, derdine ortak olursa, yıllar sonra yüzünde bir tebessüm ile hatırlanıyorsa değerlidir.

***

Önüme Köy Enstitüsü karnesi düştü, öğrenemediklerime utandırdı beni içimdeki dersleri görünce, Cumhuriyetin, kalkınmanın en doğru kararı, bir döneme damgasını vurmuş, Ali Hocamın mezunu olmaktan gurur duyduğu Köy Enstitüleri ki kendisi başlı başına bir konu…

Eğitim bir ülkenin can damarıdır, deneme yanılma yoluyla idare edilemez, sonucu başarı olmuş sistemlerden faydalanılması gerekir, kendine, ülkesine verimli, insanca yaşayabilecek dünya standartlarında nesiller yetiştirmek için.

Tarihsel olarak birbirinin ardı sıra gelen üç önemli günden öğrenmemiz gerekenler…

Cumhuriyet kazanımları geleceğimizin teminatıdır…

Atamın yasını son Kasım’a kadar tutacağız…

Cumhuriyetin öğreticileri öğretmenlerdir, emanete sahip çıkacaklar da bu ülkenin gençleridir…

Yazımı bitirince Ali Hocamın şiir defterini karıştırırken bakın yazdıklarımla örtüşen ne kadar anlamlı bir şiirini buldum… Özlemle…

 

10 KASIM

MUSTAFA KEMAL TEFTİŞTE

 

10 Kasımlar gelir, dokuzu beş geçe saatlerin durduğu günler,

Ve tüm tekmil vücut bir efsanenin önünde saygı için,

Saniyelerin ayak seslerine kilitlenir pür dikkat,

Ayağa kalkın, ey tarihin bütün kahramanları,

En büyük lideriniz size “Merhaba” diyecek.

Savaşmak; vatansa işin içinde, ölesiye,

“Ben size ölmeyi emrediyorum” diyecek.

Ayağa kalkın dünyanın tüm eğitimcileri,

“Ulusları kurtaranlar, yalnız öğretmenlerdir” diyecek.

Ayağa kalkın; elinde silahı, omuzlarında tüm evrenin yıldızlarını taşıyanlar,

Başkomutanınız: “ Yurtta sulh, dünyada sulh” diye insanlık adına emir verecek.

Kendinize gelin ey siyasetin umut veren beyleri,

Kulluğun, köleliğin kalktığını anlatan;

“Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir” diye

sizlere öğüt verecek, kulaklarınızı çekerek.

Canları pahasına görev yapan tüm hekim ve sağlık çalışanları;

Mustafa Kemal “ Beni Türk hekimlerine emanet edin” diyecek.

Buraya ölümleri anmak için değil,

Ölümsüzlere saygı için geldik,

Mustafa Kemal’in bütün umudu hayali olan gençler!

Aslında Mustafa Kemal her şeyi size söyledi, size emanet etti.

Birinci vazifen Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir derken

Kurduğu her cümlenin içinde açıkça veya şifreli olarak

Dahili ve harici düşmanlardan söz etti.

Açıkça da; “Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olacaklarını”

Sözü; “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da yatanlar bu uğurda öldüler.

***

Bu geliş, bu duruş “sap gibi dikilmek değil”

Bu duruş “bir puta tapmak hiç değil”

Bu geliş ve bu duruş, insan olmak, kahramanlarımızı yaşatmak,

Ve de borcumuzun bitmeyeceğini göstermek için geldik…

 

28 Ekim 2020/ Dereseki

 

 

 

reklam

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Özgün Haber Reklam Alanı
Özgün Haber Reklam Alanı
Tema Tasarım | AnatoliaWeb