YAZMAK İSTEDİĞİM (?)
İstiyorum ki, ‘Aile Dizimi’ ile ilgili bir kitap okuyorum, kitaptan alıntılar veya seyrettiğim ‘Kibar Hırsız Arsen Lüpen’ ile ilgili bir şey veya aldığım eğitimden bana ilginç gelen birkaç şey paylaşayım.
Mesela ııı, ee, şey, falan, yani, aynen, seslerinin asalak ses olduğunu öğrendiğimi yazmak istiyorum.
Ya da başarı hikâyelerinde ilginç gelen Ronaldo’nun futbol antrenmanı dışında, ağırlık, atletizm antrenmanı yaptığını ve denge için bale yaptığını paylaşmak istiyorum.
Retro, nostalji yazımdan sonra karşılaştığım, yazıyı ikiye üçe katlayacak detayları yazmak istiyorum.
Geçmişe özlemime duyarsız kalmayan kardeşimin, bunu duvara asılan harika bir hediyeyle pekiştirdiğini yazmak istiyorum.
Evlerimizim sadece ev olmadığını, eşyalarımızın ruhu olduğunu, o hediyeye bakınca o evlerde birlikte yaşadığımız, fedakârca bizleri yetiştiren kimsenin yanımızda olmamasının acısının hiç geçmediğini yazmak istiyorum.
O evlerde yaşayan çocukluğumuza bulunduğum yerden bakınca ne kadar masum olduğumuzu yazmak istiyorum. En kötü davranışın kedinin kuyruğuna teneke bağlamak ve derste öğrenmesek belki de denemeyeceğimiz kertenkele kovalamak; kuyruğunu bırakıp bırakmadığını görmek için diye yazmak istiyorum. Geldiğimiz noktada kötülüğün sınırının neden kalmadığını yazmak istiyorum.
Ya da Ali Hocamın bir zamanlar, bir günde atla gezerek bitmeyeceğini söylediği Hekimhan’daki topraklardan bana kadar gelen kayısıların ne kadar güzel marmelat ve kompostoya dönüştüğünü, kayısılar pişerken, evde pişen yemeklerin, kavrulan soğanın, eşyanın, kitapların, kullandığımız deterjanın, kolonyanın, parfümün birleşerek her evin kendisine has kokusunu oluşturduğunu yazmak istiyorum.
Ya da yapay zekâ ben lisedeyken olsaydı, Beşeri Münasebetler dersine uygun öğretmen oluştursaydı, tam karşılığı olacak Behice Hocamı anmak istiyorum, meğer verdiği görgü, ahlak, etik kuralları ne kadar değerliymiş herkese nasip olmayan, bunları yazmak istiyorum.
O evlerin ruhu, kokusu, sevdiklerimiz, öğrendiklerimiz, masumluğumuz yerini hırslı, fırsatçı, paradan para kazanan, kötü insanlara bıraktı gelinen noktada.
Kaderim olan coğrafyada, doğduğuna pişman olmayanlardan olmak istiyorum.
Daha az haber seyretmek, daha az kötülük görmek, daha az haksızlık görmek, daha az siyaset konuşmak, mümkünse hiç ekonomi konuşmak istemiyor, sadece biraz suya sabuna dokunmak istiyorum.
Neredeyse yazının sonunu getirdiğimde gelmek istediğim nokta;
Anayasa Madde 36
“Herkes temel insani gereksinimlerini karşılayabilecek, insan haysiyetine yakışır biçimde konut ve barınma hakkına sahiptir.”
Ülkemizde onlarca ana sorun var, en önemlisi ekonomi ve ekonominin sebep olduğu barınma sorunu, doğduğumuz, büyüdüğümüz, okuduğumuz, okumak istediğimiz, sevindiğimiz, üzüldüğümüz ve yaşamak istediğimiz şehirlerin bize dar gelmesi…
Fırsat eşitsizliği, gider mağduriyeti beraber yaşanırken gelir makaslarının açılması, refah günlerin hayalini bile kurmakta güçlük çektiğimiz günler umarım geride kalır.
Umarım bir ekonomik kriz varsa sadece garibanın değil hepimizin krizidir,
Umarım doğduğumuz topraklar hep doyduğumuz topraklar olmaya devam eder…
Tevafuk olsa gerek Ali Hocamın defterini açtığımda karşıma “Bir Evim Olmalı” şiiri çıktı; sizinle paylaşmak istiyorum.
BİR EVİM OLMALI
I.
Bir evim olmalı içinde doğduğum büyüdüğüm ev gibi
Toprak dam, çatısız, yazın üzerinde yatmayalım
Üç yıldız yerleştirmeliyim Samanyolu’na yakın
Çok uzaklardan gelen cop kuşunun boğuk sesini duymalıyım yıldızları seyrederken
Ayın önünden geçen bulutlara resimler çizmeliyim, parmaklarımla.
Her gece çocukluğumun yıldızını seyrederken uyumalıyım.
Ve evimize ilk gelişini ve ellerini tuttuğumda, ellerimin suya kestiğini.
II.
Bir evim olmalı isterse dağ başında.
Geniş duvarları, içinde çokça direkleri
Resimlerini yapmalıyım duvarlara boy boy
Direklere asmalıyım, her gün topladığım kır çiçeklerini
Gelincik tarlaları olmalı, bastığımız topraklarda
Ve şükretmeliyiz Aşk tanrıçasına bir demet gelincik sunarak
Ve kendi yarattığımız cennetimizde baş başa…
III.
Bir evim olmalı adını bizim koyacağımız ta uzaklarda, bir köyde.
Ekinleri olmalı, bizim biçeceğimiz ekinleri
Sevda değirmeninde öğütmeliyiz, sevgi hasadının tanelerini
Köşkler, saraylar hiç olmamalı “İki gönlün bir olduğu samanlıkta”.
IV.
Bir evim olmalı küçük hayvanların yaşadığı yerde,
Yağmur öncesi yuvasına koşan karıncalar
Ve arkeolog köstebekler iş başında
Evinin balkonundan bunları seyreden tarla sıçanları
Ve kurbağalar, kelebekler, cırcır böcekleri, çekirgeler ve diğerleri
Kapı bir komşumuz olmalı.
V.
Bir evim olmalı kıl çadırdan, bir çınar başı veya dere kenarı, sulak bir yerde
Salkım söğüt ağaçları, ya da gölgesi bol çınarlar.
Karşı tepelerden çoban köpek sesleri,
Çıngıraklı koyunlar melemeli gevrek gevrek
Sert rüzgârlar yordukça kıl çadırları
Sıkıca yorgana sarılmalıyız senli benli.
Şafak vakti kekliklerin aşka gelişleri,
Kentten daha da güzel olduğu hayatın,
Bir vadi, bir kıl çadır içinde…
VI.
Bir evim olmalı tek odalı bahçe içinde,
Her an görmeliyiz birbirimizi
Odalar gurbet gibidir, duvarlar alır saklar sevgiliyi.
Hani?
“Beşiğin arkası gurbettir” derler ya.
Odalar daha mı yakındır beşik arkasından?
VII.
Bir evim olmalı yüreklerde
Sen onda
O senin yüreğinin içinde…
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi