ŞİFA NİYETİNE…
Yalanın beyazını, pembesini, aslında hiçbir rengini sevmem. Söylediğim yalanla yüz yüze kalmak, aynaya bakınca kendimden utanmaktan çekinirim, belki burcumun özelliği, belki kişiliğimden, belki de zaman zaman yaşam mağduru olmama sebep olan yetiştirilme şeklimden…
En çok yalanımı da günlük hayatta “ne haber?” sorusuna “iyiyim” cevabım olmuştur. Bugünlerde popüler olan cevap; Ülkem gibiyim aslında, televizyonlarda penguen belgeseli gösterilmesinin yıldönümünde…
Değiştiremeyeceğimiz şeylere direnmek yerine onları olduğu gibi kabul edip onlarla yaşamayı öğrenerek mücadele etmeliyiz.
Her zaman spirituel mucizelerin hayatımda yeri olmuş, ihtiyaç durumunda umut ve örnek olmuştur.
Kimilerine hayal, akıl almaz, imkânsız gibi görünse de, gerek kitap, gerek film, dizi ile örnekleri çoğalmıştır.
*
Yaklaşık iki yıl önce, pandemi şartlarının bizi zorladığı zamanlarda; Avrupa’nın popüler bir kişisel gelişim platformunun Türkiye temsilcisi Younity’nin uzaktan online Şifa Zirvesine katıldım.
16 farklı kişinin travmalarla tetiklenen, kazaların sebep olduğu ya da çağımızın hastalıklarından, üstüne basarak söylemek istiyorum; tamamen kurtulmalarının hikâyeleri.
Araştırmalara göre gün içinde beynimizden 60-70 bin arası düşünce geçiyor, bunun %90’ı maalesef dün ile aynıymış, alışkanlıklarımız ve otonom hareketlerimizden oluşuyor. Bu şifa çalışmaların amacı ise kalan küçücük kısmı değiştirmeye çalışmak.
*
Stresle, bilinçaltımızla, zihnimizle baş etmek için, hastalıkları şifalandırmak için her bir konuşmacının iyileşme hikâyesi farklıydı.
Temel düzeyde Meditasyon, Ayurveda, Yoga, Nefes Terapisi, Yöresel Beslenme, Kinesiyoloji, Domino Etkisi, EFT, Reiki, Theta Healing, Aralıklı Oruç, Aile Dizimi vs.
Bunların hepsi kendi alanında uzmanlık gerektiren şifa yöntemleri; bahsettiğim 16 konuşmacı içlerinden bir veya birkaçını benimseyerek komadan, bir daha yürüyemez denen bisiklet kazasından, 4.evre kanserden, fibromiyalji, MS ve ALS adı verilen gizemli hastalıklarından kurtulmuşlar.
*
Uygulamalarındaki farklılıklara rağmen, sizler için 6 günlük şifa zirvesini özetlemek istedim.
-Düşünce gücüyle beyin değişir; zihinsel provalar, donanım ve yazılım olup geleceğimizle eşleşir.
-Birçok hastalığımızın kaynağı stres, onu ele alış şeklimiz ve kendimize yazılan reçeteleri kurtuluş görmemizdir.
-İnandığımıza dua ediş şeklimiz; Yağmur duasına çıktıysak çölde, sadece dua etmekle kalmayıp, ayaklarımızın nasıl çamurlandığını, yağmur yağarken nasıl koktuğunu hissedip ve yağan yağmur için duygumuz şükür olmalı.
– Beslenmemiz çok önemli, fabrika çiftçiliğinin zararlı olduğunu bilmek gerekiyor. Beslenmeyi düzeltmek, stresi düzeltir, kronik hastalıkları iyileştirir.
– Kötü söylemlerden uzak durmalıyız, genlere takılıp, epigenetik hastalıkları sahiplenmemeliyiz.
– Sevgi, şefkat, cömertlik, merhamet gibi içsel değerler huzur getirir bize.
– Olaylar karşısındaki algımız önemli “Ben kurban değilim” sürekli tekrarlanmalı.
– İnsan süper organizmadır. İyi bakteriler, kötü bakterilerle savaşır, antibiyotik ise hepsini öldürür. İlaç endüstrisi, kar amacı güden şirket endüstrisidir. Tıp insancıl bir endüstri olunca bize şifasını verir.
– Belirtiler ve stresler geri bildirim sitemidir. Seçmediğimiz şeye tepkimizdir.
Bedenimizdeki her organın, her kemiğin, her hastalığın duygusal bir sebebi var.
Bir iki örnekle; Akciğerlerimiz için üzüntüden, Kalbimiz için nefret ve kırgınlıktan, Dalağımız için aşırı düşünceden, Böbreklerimiz için korku ve endişeden, Karaciğerimiz için öfkeden ve sinirden uzak durmalıyız.
Sonuç olarak;
Şifada mantık yoktur ve duygusaldır.
Kendinizle mutlu olmayı öğrenin, cesur olun, gelişin, yüzeysel yaşamayın, korkularınızdan vazgeçin, kendinizi yargılamayı bırakın, niyet belirleyin, hayal edin, minnettarım deyin, hissedin, içten his ilaçtır.
Ve unutmayın ki;
Olduğumuz yer, olmamız gereken yerdir ve başlangıç noktasıdır.
*
Sonsuzluğa uğurladığımız Ali Hocam da şiirini yazmadan öz eleştirisini yazmış, ben de ayırmak istemedim.
“Biz Karacaoğlan, Seyrani gibi yürekli değiliz ki, sevgililerimizin adlarını çekinmeden söyleyen… O sır kalır çoğu zaman iki gönülde de. Çevre baskısı, sevgilinin onuru söz konusudur. Kime yazdığı bilinmese de, yüreğinde vardır sevgilinin tüm aşkı. Adını hep haykırır, yüreğinin çığlığını sadece kendisi duyar.”
Sevdiğin tüm kadınlara selam olsun Hocam…
SOR BENİ
İstesen de sana demem derdimi
Çare olmaz, azdırırsın yaramı
Kalem verem, alın yazım kendin yaz
Aşık etme, Mecnun eyle yar beni
Diyorum ki, benim alın yazımsın
Sonbaharım, İlkbaharım, Yazımsın
Elimde kavalım, telli sazımsın
Kemanımda yayım ol da çal beni
Seslensem de duyamazsın sesimi
Özledikçe al eline resmimi
Zarf üstünde gördüğünde ismimi
Kapın çalan postacıdan sor beni.
1975/Karamahmut-Hekimhan
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi