KÖY ENSTİTÜLERİ
TÜRK RÖNESANSI
İçinde yaşadığımız Anadolu Toprakları Asya’nın batı yarım adası, dünyanın da neredeyse ortası sayılır. Peygamberler diyarı Urfa, Harran ve Antakya, bu yarım adanın bir parçasıdır. Demir, ilk olarak bu topraklarda bulunur. İlk para(sikke) bu topraklar ticaretin ana maddesi olmuştur. Bu topraklar, Haçlı Seferleri, İpek yolu ve İskender’in başlattığı Helenizm’i ile dünya uygarlıklarının atar damar görevini üstlenmiştir.
Bu topraklarda; Hitit, Asur, Urartu, Pers, Truva, Lidya, Antik Yunan(İyonya), Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı ve en az iki yüze yakın küçük uygarlıklar 8-10 bin yıl, belki de daha fazla medeniyete sahip olup, at koşturmuşlar. Nereye bir kazma vursan tarih fışkırıyor. Homeros, Heredot, Sokrat, Hipokrat, Solon, Tales ve Diyojenler gibi; Antik çağda yaşamış, günümüzde de hala onların bize bıraktığı mirasları, okullarımızda ders, yeri geldikçe de aydınlatıcı fikirler olarak konuşuyoruz. Dünyanın 8 harikası olan eserlerin ikisi; Artemis Tapınağı ve Halikarnas Mozolesi; şu an üzerinde yaşadığımız topraklarda inşa edilmiş, mozole bir depremde yıkılsa da, kalıntıları Abdülmecit döneminde İngilizler tarafından yağmalanır. 1846 yılında Artemis Tapınağı da aynı şekilde, padişah izni ile 1869 İngiltere’ye kaçırılır. Osmanlı; 620 yılda dünyaya bir eser bırakmadığı gibi, ülkede ki tarihi eserlere sahip çıkmamıştır.
620 yıl üç kıtaya hükmeden Osmanlı; bilim ve teknik alanında da ne bir adım atmış, ne de bilim adamı yetiştirmiştir.
***
Girişi çok uzatsak da; Atatürk’ün; “Kalkınmaya köyden başlanacaktır.” İlk adımı 1935 yılında köy eğitmenler kursu, hiç ara verilmeden 3803 sayılı yasa ile Cumhuriyetinde en büyük projesidir. Hani Atatürk “Yurttaşlarım… ! Az zamanda çok büyük işler yaptık…” onuncu yıl söylevinde söylediği sözlerin başında Türk halkının eğitilmesi, Ortaçağ Osmanlı karanlığından kurtulmasıydı. Cumhuriyetin devrimleriyle; Osmanlıdan kalan; Arap geleneği ve kültürüne ait ne var ise, hepsi yok edilecekti. Kadir Mısırlı ve Fetullah Gülen gibi düşünenlerin devri kapandı.(Tarikat ve cemaatler) Masallarla uyutulan köylü çocuklarının ellerinde; keman, mandolin; çantalarında ise, Victor Hugo’nun, Homeros’un, Gorki’nin, Volter’in vb. eserleri. Bu Atatürk’ün hayal ettiği, istediği Türkiye idi. Kadın erkekli; şehirli ve köylünün el ele, gönül gönüle, haremlik selamlık düşünülmeden omuz omuza verilen yıllardır; korku ve sindirilerek yaşayan Türk ulusunun, din, mezhep, ırk farkı düşünmeden aynı ülküyü paylaşan, Yeni ulus; Türkiye Cumhuriyetinin özgür halkı. Anadolu halkının: “ HAYDİ , HEP BERABER TÜRKİYE!…” Bu proje neden önemliydi? : %80-90 köylü olan halkın, üretken olması için, bilgi, birikim, teknik bilgileri bilmesi gerekliydi. Bu proje eğitilmiş öğretmenlere ve Halk Eğitim Merkezlerine ihtiyaç vardı. En önemlisi de; kalkınmanın köyden başlamasıydı. Köylünün bilinçlenmesi.
***
Anadolu köylüsünün kalkınma projesi devam ederken, Osmanlının, sattığı, rehin ettiği, madenler limanlar, demir yolları, paraları ödenerek devletleştirilmiştir. Önemli fabrikalar kurulmuş, başıboş akan ırmaklara barajlar yapılarak, elektrik ve tarım alanlarında sulama amaçlı kullanılmıştır. Türkiye’de; Cumhuriyetle KALK BORUSU ÇALINIR. DAĞ TAŞ CIVIL CIVIL İNSAN KAYNAR.
***
Köylere giden Köy Enstitülü öğretmenler, sadece öğrenciler yetinmeyip, köylünün eğitilmesi için bilgilerle donatılmıştı. Ziraat teknik işleri, hayvancılık, arıcılık, tavukçuluk, ipek böcekçiliği, balıkçılık, teknik işlerde; demircilik, duvar ustalığı, marangozluk, tuğla, kiremit yapımı. Kadın öğretmenler, biçki dikiş, örgü, halı dokumacılığı, çocuk bakımı.
Türkiye’nin tüm bölgelerine serpilmiş 21 Köy Enstitüsü 14 yıl gibi kısa bir sürede 17 bin erkek, 1300 kadın öğretmen, 4500 civarında da sağlık memuru yetiştirir. Halkın belini kıran, sıtma, verem ve trahom sağlık memurları ile sayesinde Anadolu nefes alır. Bu öğrenciler günde 8 saat ders görürler. 21 köy enstitüsünün 6 sı, kendi elektriğini yakınında akan çaydan ve dereden üretir.
Görülüyor ki; 4500 sağlık memuru, o günün koşullarında, yaya veya at sırtında, köylünün sağlık sorunlarını da çözmüş olurlar.
Köy enstitüsünün yetiştirdiği, sanatkârlar ve yazarlar; Türk aydınlanmasının öncülüğünü yapmıştır. Edebiyat dalında; Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Adnan Binyazar, İsmail Kaygusuz ve daha da niceleri… Bunlar Anadolu gerçeğini, arı Türkçe ile gün yüzüne çıkarmışlardır. Sarayın ağdalı Osmanlı dilini kullanmadan. Resim dalında; Mehmet Güler, Bahattin Odabaşı, Konya İvriz, Hamza İnanç, Mehmet Karaman, İsa Başoğlu ve daha da niceleri. Mehmet Güler; yüz yılın yüz ressamları içinde, sıra arkadaşım. Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü..
***
Köy Enstitülü öğretmenler; Atatürk ilke ve inkılaplarını harfi harfine uygulayan, yurt sever ve güven ahlakı, kadın erkek beraberce çalışma prensiplerine saygı duyan kültürlü eğitimciler. Bu anlattıklarım yapılanların binde biri dahi değildir.
***
Köylü ile iç içe olmak, onları bilmedikleri konuları yaparak, uygulayarak yapmaları; köylüye heyecan verdi. Güven geldi Anadolu insanına yapılanlar, öğretilen bilgilere köylüler bile inanmaz oldular…
***
AĞA BABALARIN MÜTEGALLİBE SINIFIN HUZURU KAÇTI. Köylü uyanıyordu, tekerlerine taş konanlar homurdanmaya başladılar.
“Köylü çocuklarını şımartıyoruz. Enstitüde okuduk diye çalımlarından geçilmiyor. Göreceksiniz sonunda bunlar bize kafa tutacaklar. Besle kargayı oysun gözünü. Köylere giden Enstitü mezunları kendilerini birer Atatürk zannediyorlar.” Diyerek rahatsızlıklarını belirtir.
En acı sözü ve en çirkin sözü de D.P. Eskişehir Milletvekili Emin Sazak söyler.
“Ben üçü beşi bilmem, bindiğim eşek benden akıllı olmayacak, olursa beni düşürür, okuyan köylü zapt olmaz” Bu sözleri söyleyen kişi terbiye duvarlarını aşacak kadar hırslıdır.
***
Ne var ki, kendisini eşek yerine koyan köylü aynı zihniyeti taşıyan düşünceye yine oy verir. Yazımın giriş bölümünde, bu toprakların insanlarının hala uyanmadığını anlatmaktı aslında.
***
Menderes’i iktidara getiren bu güçler tekrar dini siyasete alet ederek tam aydınlanmanın eşiğinde yarı yolda bıraktılar. Köy Enstitüleri en büyük yıkılacak KALELERİNDEN biriydi. 1954 yılında yıktılar. Bunu en güzel DP Van Milletvekili Kinyas Kartal, işi bitirdikten sonra söylemek zahmetine katlanır.
Der ki; “Köy Enstitüleri kesinlikle komünist uygulama değildi. Doğuda en yüksek eğitim gören insan benim. Üstelik Rus ordusunda görev yapmış biriyim. Köy Enstitüleri, bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdırlar. Ben ne desem onu yaparlar. Ama köylere öğretmen gidince benim gücümden başka güçler olduğunu öğrendiler. Ağaları örgütledim. Örgütlü olarak Demokrat Parti ile pazarlığa girdik. Kapattık.”
***
İşte Sevgili Okurlarım, Sizlere Köy Enstitüleri gerçeğini ancak bu kadar kısaltarak sunabildim. Kinyas Kartal’da benim sunduklarımı gerçek olarak itiraf etti. Emin Sazak gibi terbiye duvarlarını aşmadı.
***
Köy Enstitüleri nasıl ki; Atatürk’ün “KALKINMA KÖYDEN BAŞLAYACAK” projesi ise, kapatılması da; 16 Şubat 1969’da Amerikan 6.filosunu kıble yapıp namaz kılanların PROJESİYDİ!…
Şimdi tekrar düşün. Kinyas Kartal’dan gerçeği okudun. SEN HANGİ TARAFTASIN !!!…
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi