SEVGİLİLER GÜNÜ St. Valentine’s Day
14 Şubat’ı “iple çekerim” SEVGİLİLER GÜNÜ olduğu için. Bu güzel günleri bizlere taşıyan; yazarlar, şairler ve de işkencelerle, yakılarak “RECM” edilerek, bedellerini ödeyenler. Savaşların kahramanları varsa, aşklarında kahramanları oluyor. Hem de kadın kahramanları… Onları bugünde saygı ile anmak; insanlık görevimiz olmalı.
İnsanın en güzel özelliği, içinde sevginin yoğun olması. Mayası da aşk olursa… Adam gibi aşık olmalı sevgilisine… Ne der Neşet?
“Aldın aklım bir bakışta
Yaktın yüreğim ateşte
Al hançeri sinem işte
Acımazsan vur sevgilim.”
Ya Bedri Rahmi; …“Yar yar, seni kara saplı bıçak gibi sineme sapladılar”… mısralarını yüreklerinin derinliklerinden getiren aşıklar sevgililerine her şeylerini feda eden, uğrunda, deli divane olanlar, Aslı’nın dizleri üzerinde kalmak mutluluğuna, tüm dişlerini çektiren; Kerem gibi aşıklara; Aşk olsun!
***
Tarihin her döneminde büyük aşklar yaşanmış. Günümüze kadar gelen Dünyanın Sekiz Harika yapıtlarından üç tanesi; Babil’in Asma Bahçeleri, Halikarnas Mozelesi ve Tac Mahal, aşkı ölümsüzleştiren essiz eserlerdir. Geçen yıl, bu harika eserleri siz okurlarıma daha geniş anlattığım için, şimdi isimlerini veriyorum sadece…
Nice Krallar, sultanlar aşkları adına tahtını bırakır. İsveç Kraliçesi Christina, İngiliz Kralı 8.Edward tahtlarını bırakırlar… Hareminde, binlerce cariyesi(kölesi) var iken, sevdiği kadına kul köle olan padişahlar… “Avni” mahlasıyla şiirler yazan Fatih Sultan Mehmet; … “Eyledin kendi özüni aleme rusvay gönül
“Sana cevr eylemede kılmaz o pervay gönül
Cevre sabr eylemezsen nideyim hay gönül
Gönül ey vay gönül vay gönül ey vay gönül”… Bir çağ kapatan padişah; sevgilisinin bir gülümsemesine, ona dönüp bakmasına muhtaçtır…
Osmanlının onuncu padişahı Kanuni, “Muhibbi” mahlasıyla; …
“Aşk mıdır boynuma takıp bela zincirini
Gezdirip Mecnunleyin alemde rüsvay eyleyen”… derken; o da dedesi Fatih gibi, çaresiz kalır bir aşkın kıskacında…
Görülüyor ki, Aşk; sevgiyi yanına aldığında, padişahı bile, haremindeki kuluna kul ediyor.
***
Kendi çağlarının büyük üstatları Fuzuli ve Nesimi’yi anmadan da geçemeyiz.
Divan Edebiyatının Üstadı Fuzuli farklı anlatır diğerlerinden…
“Beni candan usandırdır, cefadan yar usanmaz mı?
Felekler yandı ahımdan, muradım sem-i yanmaz mı?” derken aşklarda, vefasızlığında çekilmez olduğunu ne güzel betimler.
Bir başkadır Nesimi; … “Sofiler haram demişler bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim, günah benim kime ne?”..
Aşkın tarifi, ozanına gör şekil alır, sevgiliye giden dikenli yollarda…
***
Yazımıza “Sevgililer Günü ve Vallentine” başlığını koyarken, yazımızda sözü edilen Vallentine, klisenin inadına, ölüme giderken bile Seni Seviyorum Mariana diye mektubunu yazmayı ihmal etmez. Dünya insanları, bu dik duruşun hakkını verir ki; belki de Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Beyannamesi bu mayanın devamı olsa gerek diye düşünüyorum. Özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin olmadığı yerde aşk olur mu? 1936 yılının Ağustos ayında, Ünlü İspanyol şair Federico Garcia Lorca İspanya iç savaşında; faşistler tarafından kurşuna dizilmeden önce son şiirini okur:
“Özgür olmayan insan nedir?
Söyle bana Mariana
Söyle seni nasıl sevebilirim
Özgür olmazsam?
Sana kalbimi nasıl açabilirim
Bu yürek benim değilse?”
Aşk ve sevginin gücünü nasıl ciddiye almazsınız? İnsanların son sözü oluyor Aşk!
Ya Macar şair Petofi “Aşk ve hürriyet bana bu ikisi lazım
Aşk için hürriyetimi, hürriyet için aşkımı feda ederim.”
diyor.
***
14 Şubat, “Sevgililer Günü” kışın bitimini müjdeleyen Şubat ayı. Cemrelerin düştüğü ay. Doğa kışın yorgunluğunu Cemrelerle atarken, kardelenler, allı yeşilli, kendini gösterir. Kuşlarda bir gariplik başlar. Ötüşler de ahenkler değişmiş. Şafağın ilk saatlerinde, başlarlar karşılıklı muhabbete. Kediler bile damlardan inmezler. Doğa yeni bir gelecek, canlıların var olması hazırlığındadır. Veysel, bunu ne de güzel anlatır dilleriyle…
“Yeni mektup aldım gül yüzlü yardan
Gözetme yolları gel deyi yazmış
Sivrilan köyünden bizim diyardan
Dağlar mor menevşe gül deyi yazmış” Kim daha iyi görebilir ki doğayı Veysel’in gözünden o güzellikleri…
***
Günümüzde de, aşkı, sevgiyi çok güzel dizelerle anlatan ozanlarımız, hani az da değil. Bunların çokları televizyonlarda, radyolarda, konserlerde büyük beğeni ile izlenir alkışlanır.
Abdurrahim Karakoç’un Mihriban(Aşk) Şiiri…
“Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar çözülmüyor Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban
Yar deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban”…
Bundan sonra: Aşk ve Sevgililer günü için bir şey yazamayız!
EĞER LAMBADA ALEV ÜŞÜYORSA…
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi