Kanlıca’nın hemen hemen tüm konularına değinildiği, Gazetemiz köşe yazarı Demet Erel’in kaleminden, Beykoz Kanlıca Muhtarı Yusuf Kıroğlu ile röportajı siz okuyucularımıza aktarıyoruz.
Beykoz’un küçük şirin mahallesi Kanlıca. Bende uzun zamandır merak ettiğim soruları Kanlıca Muhtarımız Yusuf Kıroğlu’na sormak istedim. Mahallenin genel durumunu ve pandemi sürecinde yaşanan sıkıntıları karşılıklı sohbet ederek dile getirdik.
Demet Erel (Özgün Haber)
“Kısaca özgeçmişiniz? Kaç dönem muhtarsınız? Mahallenin demografik yapısı ve nüfusu, mahalledeki ihtiyaç sahibi insanların oranları…”
YUSUF KIROĞLU (Kanlıca Mahalle Muhtarı)
Ben 1963 Trabzon Çaykara doğumluyum. Üniversite terk. Evli ve 2 çocuk babasıyım. 2 dönemdir Kanlıca Mahalle muhtarıyım. Mahallemin resmi kayıtlara göre 4335 kişidir. Bunların içerisinde ihtiyaç sahibi 43 aile vardır.
Demet Erel: “Muhtar olmaktan memnun musunuz?”
YUSUF KIROĞLU: Muhtar olmaktan memnunum. Çünkü hizmet sektörü olduğu için millete hizmet etmek gerçekten kutsal bir görevdir. İyi bir görevdir. Son derece memnunum herhangi bir sıkıntım yok. He türlü zorluklara, her türlü siyasi engellere rağmen biz hizmetimizi yapmaya devam ediyoruz.
Demet Erel: “Muhtarların sorumlulukları nelerdir? En son değişen kanunlardan ve yetkilerden sonra sizin elinizde ne kaldı?”
YUSUF KIROĞLU: Resmi olarak bizim elimizde hiçbir şey kalmadı. Bizim elimizde şu anda sadece yerleşim yeri belgesi ile nüfus kâğıdı sureti vermenin dışında hiçbir şey kalmadı. Zaten bunları da E-devlet üzerinden vatandaş alıyor. Bunların haricinde mahallemizde olası arızalar bize bildirilirse şayet onların sorumluluğu var onun haricinde de bizim bir yaptırım gücümüz yok.
Demet Erel: “Eskiden herhalde daha fazla yaptırım gücünüz vardı.”
YUSUF KIROĞLU: Tabi ki bu 2010 referandumundan sonra muhtarların yetkileri ya da sorumlulukları %70 oranında azaltıldı.
Demet Erel: “Muhtarlıkta yaptığınız işler nelerdir?”
YUSUF KIROĞLU: Yaptığımız işler mahallemizde ki kronikleşmiş arızaların giderilmesi için yerel yönetimlere ya da yönetimlere baskı yapmanın haricinde başka bir şey yok.
Demet Erel: “İşinizde ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?”
YUSUF KIROĞLU: Her türlü zorluklarla karşılaşıyoruz. Siyasi zorluklar, ekonomik zorluklar var yani pozitif ayrımcılığın yapıldığı bir dönemden geçiyoruz şu sıralar bunların hepsi vatandaşa hizmet anlamında çok büyük engel. Şimdi mahallemizde yaşadığımız bir afet var. Öyle ya da böyle er ya da geç bir şekilde sonuçlanmış vaziyette ama gelin görün ki 55’in üzerinde vatandaşımız şu an evlerine giremiyor. Neden giremiyorlar, binalara konulan mühürlerin kim tarafından söküleceğine net bir karar verilmediğinden bu vatandaşlarımız dışarda.
Demet Erel: “Nerede kalıyorlar?”
YUSUF KIROĞLU: Orada burada, eş dost yanında.
Demet Erel: “Rumeli Çıkmazı’nda yıkılan duvar dimi?”
YUSUF KIROĞLU:
“Rumeli çıkmazında ki Mühürü kaldırın ki bu insanların mağduriyeti giderilsin.”
Rumeli çıkmazında yıkılan istinat duvarından bahsediyorum. Zorluktan bahsettiğimiz için yaşadığımız zorluklar bunlar. Boğaziçi İmar Müdürlüğü yetkililerine diyoruz ki, bunu siz yaptınız, buyurun gelin yerinde inceleme yapınız. Mührü kaldırın ki bu insanların mağduriyeti giderilsin. Yaklaşık 3 aydır insanlar evlerinden uzak, içerideki elektrik elektronik eşyaları durumu 3 aydır çalışmıyor, aklınıza gelebilecek eşyalar çalışmıyor. Yarın öbür gün çalışıp çalışmayacağı da belli değil. Kaldı ki çevre de ya da binada her hangi bir sorun kalmış değil, her şey giderildi. Binalar sağlam en azından. Beykoz Belediyesi yetkililerinin bize söylediğine göre. Boğaziçi İmar Beykoz Belediyesine yönlendiriyor, belediye yapsın bizim teknik heyetimiz yok. Beykoz Belediyesi de ‘ben yapmadım’ diyor, ‘kim mühürlediyse o gelsin söksün’ diyor, derken böyle bir ortada kalmışız. Bu tip zorluklarla karşı karşıyayız.
Demet Erel: “Muhtarlığı başkalarına önerir misiniz?”
YUSUF KIROĞLU: Öneririm tabi, içinde hizmet aşkı olan bir hizmet. ‘Ben bir şeyler yapmak istiyorum, yaşadığım yere katkıda bulunmak istiyorum’ diyebilecek kim varsa öneririm tabi.
Demet Erel: “Mahallemizin problemleri nelerdir? Bu problemleri gidermek için neler yapıyorsunuz?”
YUSUF KIROĞLU:
“Kanlıca’nın alt yapısında çok ciddi sıkıntılar var.”
Mahallemizin problemleri başta işsizlik. Gençlerimiz ciddi oranda sıkıntılı dönem yaşıyor, özellikle bu pandemi döneminden sonra daha da sıkıntıya girmişler vaziyetteler. Bizim Kanlıca Mahallesi olarak alt yapıda sıkıntılarımız var. Biz her ne kadar merkezde bir takım çalışmalar yapıp bazı şeyleri giderdik diyorsak da mahallede yaşayan 5 bin’ne yakın insanın yukardan aşağıya gelen alt yapısında çok ciddi sıkıntılar var. Bunların çözümüyle ilgili birimlerle yani İBB İSKİ Genel Müdürlüğü ile Beykoz Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ile birçok girişimlerimiz oldu. Bunlarla ilgili projelendirme çalışmaları yapıldı. Yani önümüzdeki ay içerisinde bir aksilik olmazsa uygulamaya geçeceklerini yani yağmur suyuyla atık suyun ayrılması hususunda çalışmanın başlayacağını taahhüt ettiler, inşallah gerçekleştirirler. Çocuklarımızın oyun alanları, park alanları, spor alanları yeterli değil. Her ne kadar biz yukarıda büyük bir saha yaptırdıysak da yeterli değil. Çocuklarımız sokaklarda işte boş buldukları her hangi bir yerde top oynamak ya da kendilerine göre eğlence yaparak geçiriyorlar. Bu konulara bizim biraz daha çalışıyor olmamız gerek.
Demet Erel: “Mahallemizde boş araziler var aslında. Neden hobi bahçesi gibi çocukların yararına bir şeyler yapılmıyor?”
YUSUF KIROĞLU:
“Kanlıca’nın en büyük sorunlarından bir tanesi de park sorunu.”
Konuyla ilgili bahsettiğiniz o yerlerle ilgili çalışmam oldu. Lakin tapulu mal olduğu için kimse oralara yanaşmıyor, yanaşmak istemiyor. Konuyla ilgili Beykoz Belediyesi ve Beykoz İlçe Tarım Müdürlüğü ile yaptığım görüşmede oraların bir hobi bahçesine tıpkı Kuzguncuk da yapılan uygulamanın bir benzerinin yapılmasını talep ettim. Benden şunu istediler, sahibinden izin al biz yapalım, fakat sahibine ulaşamıyoruz. Büyük olan kısma ulaşamadık, diğeri de vermiyor. Hacı Muhittin Caddesi fırının karşısındaki boş alanı vermiyorlar. Orasının öyle kalmasını talep ediyorlar. Kanlıcanın en büyük sorunlarından bir tanesi de park sorunu. Esnaf kan ağlıyor. Burası yaklaşık 600 yıllık geçmişse sahip olan bir yer yani insanlar buraya geliyorlar, merak ediyorlar. Kanlıca nasıl bir yerdir, nedir ne değildir diye. Kanlıcanın yoğurdu hepimizin de bildiği gibi Türkiye çapında hatta Avrupa çapında ün yapmış bir yoğurt insanlar merak ediyorlar geliyorlar lakin araçlarını park edecek yer bulamıyorlar.
Demet Erel: “Ana caddede ki İSPARK hariç iki tane otopark alanı var. Biri Baro Bahçeye ait, oraya zaten park edemiyor insanlar. Bir de Hacı Muhittin Sokak da bulunan. Oraya kimse bilmiyor gibi.”
YUSUF KIROĞLU: Bahsettiğimiz o fırının karşısındaki boş alana biz İSPARK olarak kiralayalım, kiralama yöntemine gidin diye bir teklifte bulunduk, lakin onu da başaramadılar. Zannediyorum başarsalardı şimdiye onu çoktan halletmiş olacaktık 3-4 yıllık bir geçmişe sahip bir sorun.
Demet Erel: “Mahallenize neler kazandırdınız?”
YUSUF KIROĞLU:
“Kanlıca Atatürk Stadının Milli Savunma Bakanlığından alınarak Beykoz Halkına kazandırdık.”
Demet Hanım, mahallemize 2014 yılının 30 Mart’ında muhtar olduktan sonra mahallemizin üzerinde bulunduğumuz alanda çok ciddi bir şekilde alt yapı sorunu vardı. Mahallemizde olası yağmurdan dolayı burada ki çevremizdeki esnaflarının dükkânların hepsi atık suyla dolardı. Benim muhtarlıkta dahil olmak üzere 10 cm civarında atık suyu boşaltmış birisiyim, en azından merkez için söylüyorum. Alt yapı sorunu büyük oranda gidermiş vaziyetteyiz. Onun haricinde 2002 yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından el konulan Boğaz Köprüsünü koruyacağız. Koruma nedeniyle el konulan Kanlıca Atatürk Stadını yeniden Milli Savunma Bakanlığından alınarak, Beykoz Halkına, Kanlıca Halkına kazandırdık. Şimdide Kanlıca Stadı Kanlıca Sahası ya da Kanlıca Spor tesisleri olarak geçiyor. Bütün parklarımızı yeniledik. Yollarımızın yaklaşık 10.700 m²’lik Mihrabad Caddesini, Fıstıklı Yokuşu ve onlara bağlı ara sokakların kaplamalarını tamamladık. Parklarımızda güvenlik kameraları, ışıklandırma sistemleri koyduk. Mahallemizde Emniyet Müdürlüğüne dahil olmak üzere 2 adet daha biri Hacı Muhittin parkının orada biride İbrahim Paşa Caddesi üzerinde olmak üzere güvenlik kameraları konuldu. Yollarımızın büyük bir kısmı yeniden asfaltlandı. Dağınık ortam kalmadı artık.
Demet Erel: “Mahalle sakinleri ile aranız nasıl,ne tür olumsuzluklar yaşıyorsunuz?
YUSUF KIROĞLU: Mahalle sakinleriyle diyaloğumuzun gayet iyi olduğunu düşünüyorum. Mahalle sakinlerimizin isteklerine dilimiz döndüğü ya da gücümüz yettiği kadar cevap vermeye çalışıyoruz. İhtiyaçlarını gidermeye çalışıyoruz. Bizim görevimiz onlara hizmet etmek.
Demet Erel: “Mahallemizin gençleri ve çocukları için neler yaptınız, neler yapmayı düşünüyorsunuz, sıkıntılardan bahsettiniz çözüm neler olabilir?”
YUSUF KIROĞLU: Yani bir kere çocuklarımızın ihtiyacı oyun alanlarının ciddi şekilde genişletilmesi lazım. Onların mevcut olan şartlarda çeşitli aktivitelere yönlendirilmesi gerekir. Onlar hep bilgisayar başında hayatlarını sürdürüyorlar. Birçok şey yapılabilir ama tabi şu an ne diyebilirim bilemiyorum.
Demet Erel: “Gençlerden bahsetmişken, Beykoz’un en büyük sıkıntısı uyuşturucu. Uyuşturucu mahallemizde ne durumda, önlemler nasıl Muhtarım?
YUSUF KIROĞLU:
“Uyuşturucu Beykoz’un her tarafında var.”
Önlem hususunda bizim muhtarlık olarak yapabileceğimiz, bize şikâyet gelirse ya da bizden yardım talep edilirse yetkili kamu kuruluşlarını harekete geçirip yardım sağlayabiliriz. Lakin bu uyuşturucu Beykoz’un her tarafında çok aşırı derecede var Kanlıca’da yok diyemem Kanlıcada da var ama öyle abartılacak bir durum değil.
Demet Erel: “Çocuklarımız adına korkmalı mıyız?”
YUSUF KIROĞLU: Kanlıca’lı çocuklarımız adına, Kanlıca’lıları temsil ettiğim için çocuğunuza güvene bilirsiniz lakin çevre mahallelerden aşırı derecede insanların gelmesi iç içe karışıyor olması bu tehlikeyi ön plana çıkartıyor. Mümkün olduğu kadar dikkat etmekte fayda var.
Demet Erel: “Mahallemizin ana problemleri az önce bahsettiniz alt yapı problemi, asfalt çalışmaları, otopark gibi… Başka neler var?”
YUSUF KIROĞLU:
“Bizim ulaşım sorunumuz var!”
Yani biz buradan Kadıköy’e ya da Ümraniye’ye gitmek istesek yaklaşık 12.000 insandan bahsediyorum. Çubuklunun bir kısmı, Kanlıcanın tamamı, Kavacık Kaptanlar Mahallesinin tamamı olmak üzere yaklaşık 12.000 insanımızın Ümraniye’ye, Libadiye’ye, Kadıköy’e gidebilmeleri için 2 araca binmeleri gerekiyor. Buradan Kavacık’a çıkacaklar, Kavacık’dan mevcut istikametlerine 2. Araca binerek gidecekler. Şu öneride bulundum ben, yaklaşık 4 yıldır bıkmadan usanmadan devam edeceğim. 15 BK’nın ya da yeni kurulmuş olan 15 TK’nın Beykoz Kadıköy aracının bir tanesinin Kanlıca’dan Körfez ve Kavacık istikametinden TEM otoyoluna bağlanmasını söyledim.
Demet Erel: “15 BK Kanlıca’dan geçiyordu Muhtarım. Daha sonra kaldırdılar, Kanlıca Halkı neden hep üvey evlat muamelesi görüyor?”
YUSUF KIROĞLU: Evet sonradan kaldırdılar, evet maalesef üvey evlat muamelesi görüyoruz. Ben her toplantıda gündeme getiriyorum. Az önce de yaptıramadığınız ya da karşılaştığımız zorluklarla ilgili zorluklar nedir diye sorduğunuzda ben pozitif ayrımcılığın yapıldığını ve bunun da burada ki bahsettiğim 12.000 insana yansıdığını göstermeye çalışıyorum ama tabi ki muhtarlık olarak gücümüz bir yere kadar olduğu için maalesef başaramadık. İETT yetkilileriyle birkaç ay önce yapmış olduğumuz görüşmede kendilerine şunu söyledim. ‘24 tane araç Çubukludan yukarı doğru gidiyor dik rampa 24 tane hattı kastediyorum. Siz yönetici olarak 12.000 insanın hiç bu istikamete gittiğini düşünmediniz mi? Yeni kurmuş olduğunuz sistemi 15 TK’dan bahsediyorum bu Çubuklu, Kanlıca, Kaptanlar istikametinden mevcut istikametine gitmesi gerektiğini düşünmediniz mi?’ diye sordum. ‘Orada trafik var’ dediler.
‘Ağır tonajlı dik rampa da büyük otobüs insanlarda binince dolayısıyla daha da ağırlık oluşuyor, dik yokuşta dur kalk yapıyor hiç mi araçlarınıza acımıyor musunuz’ dedim? Burası düz bir yol. Kaldı ki trafik ne kadar tıkanabilir? Bahsettiğimiz yerde tam sekiz tane büyük market var, Tamirhaneler var, cami var, pazar var bunlar sizin trafiğinizi engellemiyor da Kanlıca’dan geçip Körfez istikametinden Kadıköy’e gidecek olan araç trafiğe mi takılmış olacak dedim. ‘Değerlendirelim’ dediler, ‘buyurun değerlendirin’ dedik. 15 BK’yı bu milletin aklıyla dalga geçer gibi 1 ya da 2 sefer koydular sabah Deresi kalkış 06.58, 07.35 akşamüzeri 15.50 Kadıköy kalkış 17.31 olacak şekilde. Hiç kimse kullanamıyor. Size başka bir şey daha söyleyeyim çok dertliyim çok doluyum çünkü 6 senedir. Ciddi şekilde mücadele ettiğimiz işlerde bu millet için kavgasını verdiğimiz işlerde başarılı olamadık ya da az başarılı olduk.
Üsküdar’dan Anadolu Kavak’ına rahmetli Serdar Lüleburgaz ile birlikte başlattığımız sahil hattından motor seferleri 17 sefer konulmasına karar verilmişti. Dönemin genel müdürü Kanlıca’yı atlayarak geçti. Kendisine biz üvey evlat mıyız dedim 600 yıllık geçmişe sahip bir mekânı hangi zihniyet atlayarak geçer diye sordum. Beni olmadık yerlere şikâyet etti. Neyse ki seferi bağladılar. Kanlıca’dan da geçiyor reklamını yapalım, Çubuklu’dan İstinye’ye feribot seferini her tarafa afişleme yaptınız bunu da yapalım. Muhtarların afiş asarak reklam edemeyeceğini çok daha iyi biliyorsunuz, kurum olarak siz yansıtın millete dedik yapmadılar, olmadı. 17 sefer olan hat bugünlerde 4 ya da 5 sefer olarak yapılıyor, düşürüldü. Her şeyi bırakın başka bir profilden bakalım. Kıtalararası yüzme yarışı düzenleniyor. Olimpiyatlara katılıyoruz nereyi gösteriyor? Boğazı gösteriyorlar. Peki, neden boğazın tanıtımı insanları turistleri boğazlara getirmiyorlar, neden ha bire Adalara götürüyorlar. Boğaz turu eskiden 25 TL idi, şimdi ne kadar olduğunu bilmiyorum. 25 TL düzenleyeceğine daha cüzi bir rakamla, Kanlıca, Anadoluhisarı, Kuzguncuk, Anadolu Kavağı vs.. gibi tarihi mekanları tanıtsak ve turistleri de çekmiş olsak buraya iyi olmaz mıydı? İstanbul Kız Kulesinden öteye olduğu için burada ciddi anlamda mağduriyet yaşıyoruz.
Demet Erel: “Umarım bir gün üvey evlatlıktan çıkarız Muhtarım.”
YUSUF KIROĞLU:
“Ulaşım anlamında maalesef mağduruz.”
Yok biz üvey evlatlıktan çıkamayız. Halen bile bu üvey evlatlığın rüzgârı esiyor. Bakınız bu meydan düzenlemesinde şimdi rahmetli olan bir belediye başkanının korumaları beni sille tokat dışarı attılar. Bağırdım, çağırdım benim bağırmalarımı duyunca müdürlerini bana gönderdiler. İşte bir iftar yemeğinde bu tatsız tartışmaları yapıyoruz. Derdimi anlatacağım, ben çocuğuma iş istemiyorum. Şahsımla ilgili hiçbir talebim olmadı. Tek istediğim şey 26-27 senedir yapılmayan Kanlıca meydanının yeniden düzenlenmesini talep etmekti, başka bir şey yoktu. Ama o şahıslar buraya geldiği zaman buraya şöyle yapacağız böyle yapacağız diye sözler veriyor ve gidiyorlardı. Gidiş o gidiş başka bir şey yok.
Demet Erel: “Buranın çevre düzenlemesi yapılırken İBB’den bir mimar hanım geldi. Kanlıca’nın eskisi olarak danışmak istemiş. Eski Kanlıca’ya dönüştürelim istiyorlarmış. Dedim ki ‘tarihi mezarları taşıdınız yerine WC koydunuz. Yatır artık eskisi gibi değil.”
YUSUF KIROĞLU:
“Geçmişiyle, tarihiyle övünen tek millet biziz fakat tarihine sahip çıkmayan da tek millet biziz.”
Şimdi bakın tarihi mezardan bahsediyorsunuz. Ben 2017 senesinde Kanlıca Mezarlığını girişinde olan tarihi mezar taşlarıyla ilgili dönemin mezarlıklar daire başkanına resimleriyle birlikte hazırlamış olduğum bir dosya var. Kendilerine şunu söyledim. ‘Geçmişiyle, tarihiyle övünen tek millet biziz fakat tarihine sahip çıkmayan da tek millet biziz.’ ‘Nasıl olur’ dediler. ‘Mezar taşları çocukların ok nişangâhı haline geldi, kırıldı, döküldü. 400 senelik mısır kadısının mezar taşları vardır, sultanların mezar taşları var gelin düzenleyeyim sembolikte olsa düzene sokalım’. Emin olun ki 6-7 senedir hiçbir çalışma yok Bugün bile yeniden müracaatımı yaptım cevap bekliyorum.
Demet Erel: “Sürekli birileriyle görüşüyorsunuz, kimlerle temas halindesiniz? Mahallenizle ilgili kimlerin kapısını çalıyorsunuz? Size cevap veriyorlar ya da vermiyorlar? Üvey evlatlık burada devreye giriyor sanıyorum.”
YUSUF KIROĞLU:
“Pandemi döneminde Covid-19’a yakalan tüm hastalarımızla temas kurdum.”
Mahalle içerisinde bütün vatandaşlarla, ihtiyacı olan, sorunu olan tüm vatandaşla temas içerisindeyim. Zaman zaman özellikle pandemi döneminde kayıtsız şartsız Covid-19’a yakalan tüm hastalarımızla bir kere temas kurdum. Yani bir şekilde göz teması da olsa istisnasız hepsiyle temas kurdum.
Demet Erel: “Yani muhtarın çok temel ama çok bilinmeyen bir işlevi mahallenin ihtiyaçlarını tespit edip üst kurumlara iletmek, çözülmesi için gereken süreci takip etmek ve mahalleliyi bilgilendirmek. İnsanlar bundan çok haberdar değil. Bu noktada birbiriyle ilişkili iki soru sormak istiyorum. Muhtarın siyasi bağlantısı yok, bağımsız. Peki, bu belediyelerle ilişki kurarken bir zorluğa yol açıyor mu? Bir şekilde ilçe yönetimindeki partinin siyasi duruşu mahallelinin ihtiyaçlarının gözetilmesini etkiliyor mu?”
YUSUF KIROĞLU:
“Siyasi partiler genellikle muhtarlarla iş yapmak istemiyorlar.”
Evet muhtar bağımsızdır. Yerel yönetimlerde belediyeler tüm siyasi partiler için söylüyorum bunu, bir ya da iki tanesi için değil. Ön planda olan ikisi için yüzde yüz geçerli, geride kalan partiler öyle davranmıyorlar. Ama şu an iktidarda olan, muhalefette olan siyasi partiler genellikle muhtarlarla iş yapmak istemiyorlar. İş yapıyormuş gibi gözüküyorlar. Kimle iş yapmak istiyorlar mevcut yerel yönetimlerde bulunan şahıslar, kendi mahalle başkanlarıyla bu işi yürütme gayreti içindeler ama onu da beceremiyorlar. Beceremezler de zaten.
Demet Erel: “Bir mahalle başkanı mahallenin sorununu ne kadar bilebilir ki?”
YUSUF KIROĞLU:
“Kanlıca mahalle muhtarı olarak benim siyasetim yok.”
Kesinlikle mevcut iktidarda yerel yönetimdeki insanlar hatta bir belediye başkanı şunu söyledi ‘Benim muhtarla işim olmaz, benim mahalle başkanım var. Ben mahalle başkanımla bu işleri yürütürüm’ demiş olmasına rağmen demiş olduğu lafın altında kaldı. Ama söyledi yani, yapmak istedi. Yapmak için ciddi bir çaba sarf etti. Diğer siyasi partilerde öyle bir şey söylemeden direk kendi mahalle başkanlarıyla hareket etmeyi tercih ettiler, onlarda yanlış. Bize de şunu söylediler, dediler ki ‘biz sizinle birlikte hareket edeceğiz, siz mahallenize bakın”. Biraz önce şaşkınlık yaşadınız, 43 aile ihtiyaç sahibi var az ya da çok ihtiyaç sahibi olan insanlar var, bunu biliyor muydunuz? Bilmiyordunuz, bunu onlarda bilmezler. Bunu iktidardaki ve muhalefette ki partinin mahalle başkanları dahi bilmiyorlar, bize soruyorlar. Bizim söylediğimiz kadarıyla biliyorlar. Dolayısıyla bu anlamda da bizim şikâyetlerimiz var, sıkıntılarımız var. Bize, Kanlıca mahallesinde AK Partili, MHP’li, CHP’li, Saadet Partili, İYİ Partili, İşçi partili.. Gelebilecek tüm siyasi partilerden insanlar mevcut. Ben kanlıca mahalle muhtarı olarak bu insanların hepsinden oy almışım. Dolayısıyla benim siyasetim yok. Ben İYİ Partiliyle de iyi geçinmek zorundayım, MHP’liyle de AKP’lilerle de. Bağımsızım, ben adımla girdim. Bir siyasi parti adı altında girmeye kalksam belediye meclis üyesi adayı olurum.
Demet Erel: “Mahalle başkanı ile iş görmek istemek çok enteresanmış.”
YUSUF KIROĞLU: İş görmek istemek çok enteresan. Ama çok iş göremiyorlar, göremezler de zaten.
Demet Erel: “Sorun yaşadığınız ya da destek göremediğiniz kurumlar var mı?”
YUSUF KIROĞLU: Hemen hemen yerel yönetimlerin hepsiyle sorun yaşıyoruz.
Demet Erel: “Pandemi başlangıcında ne durumdaydınız, şu anki 1 yıllık süreçte hangi durumdasınız? (mahalledeki ölü sayıları, vaka sayıları diğer mahallelere göre oranları, mahalle esnafının ekonomik durumları, kapanan iş yeri var mı vb.. )”
YUSUF KIROĞLU:
“Pandemide, Kanlıca Mahallesinde 2019 yılında 31, 2020 yılında 35 vatandaşımızı kaybettik.”
Kapanan iş yerlerimiz var, esnafımız çok ciddi şekilde yara almış vaziyette pandemi döneminde. Kahvehanelerimiz var, çiçekçilerimiz var. Pandemi döneminde Kanlıca Mahallesinde 2019 yılında toplam 31 vefatımız oldu. 2020 yılında yani pandemi döneminin en yoğun olduğu dönemde 35 vatandaşımızı kaybettik. Şu anda bizim bu sene için doğal ölüm dahil, pandemi dahil olmak üzere 37 vatandaşımız vefat etti, çok yüksek bir rakam. Pandemi de hastalanan tüm vatandaşlarımızın kapılarına kadar gittim. Tüm ihtiyaçlarını gidermek suretiyle bizzat ilgilendim. Ve halen daha devam ediyorum şu anda yeteri kadar çok hasta sayımız yok, sıfır noktasında. Zaman zaman 2-3 kişiyle sınırlı vaziyette pandemiyi yaşamaya çalışıyoruz.
Demet Erel: “Kanlıca olarak genele baktığımızda iyi durumda diyebiliriz.”
YUSUF KIROĞLU: Tabii, Kanlıcanın yapısı şu Demet Hanım, emekli, dul ve yaşlı insanlardan oluşan dinlenme yeri gibidir. Çünkü burada imar sorunu var, çocuklarımız burada kalamıyorlar. Ev yok, başka yerlere göç ediyorlar. Beykoz’un genel sorunu bu. Nüfus 280.000 -300.000 civarındayken şu anda 246.500 kişiye kadar düşmüş vaziyettedir ve her geçen gün düşmeye devam ediyor. Bunlar başlı başına bir sıkıntı. Kanlıca’nın geleceği ve Beykoz’un geleceği adına ciddi sıkıntı bunlar.
Demet Erel: “Kanlıca Boğaziçi Ön görünümde kaldığı için çivi bile çakmak yasak. Peki, Kanlıca da nasıl bir çözüm olur?”
YUSUF KIROĞLU:
“Kanlıca’da 1970’li yıllarda yapılan binaların birçoğu sıkıntılı.”
Dönemin şartlarına göre deniz kumuyla yapılmış. O dönemde yıkanmış kum falan yoktu insan gücüyle beton yapılır, insan gücüyle dökülürdü. İlkel yöntemlerle yapılıyordu. 1970’li yıllarda yapılan bu binaların birçoğu sıkıntılı. Bakınız şu anda Rumeli Çıkmazında istinat duvarının çökmesi nedeniyle ön planda olan o iki binada sıvaları düşüyor. Düşen sıvalarda baktığınız zaman mideye kabuğu, deniz kabuğu çıktığını gözünüzle görürsünüz. Bu sadece Kanlıca’nın tamamı için geçerli.
Demet Erel: “Kanlıca’da esnafın durumu nedir, muhtarım? Esnaf ile iç içesiniz. Neler söyleyeceksiniz bu konuda?”
YUSUF KIROĞLU: İstedikleri şey şudur. İnsanların buraya gelmesini ve buraya gelen insanların rahat etmesini sağlayacak ortamı yaratmaktır. İnsanları buraya getirmenin yollarını da bulmamız gerekir bizim. Ama geleni de burada rahat ettirmemiz gerekir.
Demet Erel: “İnsanlar ile iç içesiniz. Peki, siz Corona’ya yakalandınız mı?”
YUSUF KIROĞLU: Hayır coronaya yakalanmadım, mümkün olduğu kadar kurallara uymak suretiyle tedbirleri alarak yakalanmadım.
Demet Erel: “İnsanlara aşı konunda ne dersiniz?”
YUSUF KIROĞLU:
“Herkesin aşı olmasından yanayım.”
Herkesin aşı olmasını isterim. Bir kere bilim insanlarının söylemiş olduklarına kesinlik riayet edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu siyasi bir şey değil, bilim insanlarının açıklamaları. Herkesin aşı olmasından yanayım. Kanlıca da aşı oranı yüksek, oldular, olmaya devam ediyorlar.
Demet Erel: “Corona dönemi muhtarı olmak nasıl bir duygu?”
YUSUF KIROĞLU: Hangi açıdan baktığınıza bağlı. Şimdi insanlarının içine girmek isterseniz, insanları tanımak isterseniz, insanlara bir şey vermek isterseniz bu profilden bakarsanız gerçekten çok iyi. Ben samimiyetimle söylüyorum bu açıdan bakıyorum. İnsanları tanıdım, kimin neler yaptığını, kimin neye ihtiyacı olduğunu ve bunlara çözüm yollarında ne tür bir katkım olabilirliği gördüm.
Demet Erel: “Pandemi ile birlikte iş yükünüzde başka hangi alanlarda artış oldu?”
YUSUF KIROĞLU: Pademiye yakalanmış insanların ihtiyaçlarını gidermek anlamında tabi ki evlerine gidip, erzaktı, ilaçtı, maaştı vs. gibi bir takım ihtiyaçlarını gidermek adına bir artış oldu.
Demet Erel: “Pandemide sizden iş isteyen sayısında artış oldu mu peki?
YUSUF KIROĞLU:
“Kanlıcalılar olarak cenazemizi de, düğünümüzü de biz bize yapacağız.”
Özellikle bu 14-15 aylık süre içlerinde pandemiden dolayı birçok insanımız oldu. Ama maalesef ki onların bu ihtiyaçlarına ne yerel yönetimlerle ne de herhangi bir şekille iş insanlarımızla cevap veremedik. Halen işsizler ve halen iş talep ediyorlar. Biz mahalle muhtarı olarak bu konuda kimseye yardımcı olamıyoruz, yok çünkü. İşin enteresan tarafı Kanlıca Mahallesi sakinleri Türkiye’nin ekonomisini yönlendiren insanlar olarak geçerler. Ama maalesef ki Kanlıca’dan her bir firma bir kişiyi alsa Kanlıca’da hiç işsiz insan kalmaz, Kanlıca değil Beykoz da kalmaz. O denli iş insanları adına çok zengin insanların olduğu bir mahalledeyiz. Ama maalesef böyle büyük bir sıkıntıyı yaşıyoruz biz. Hatta geçenlerde bir mahallemize yeni yerleşmiş olan bir iş insanına ‘inşallah iki üç kişiyi sizin şirketinize yerleştirir bize bu hususta yardımcı olursunuz’ diye bir talepte bulundum. Ama herhangi bir olumlu cevap alamadım. Etrafımız zengin iş insanlarıyla dolu olsa da gene biz bizeyiz. Kanlıcalılar olarak cenazemizi de, düğünümüzü de biz bize yapacağız. iş insanlarından herhangi bir beklentimiz de olmadı, olmuyor da, faydalarını da görmüyoruz.
Demet Erel: “Peki, Kanlıca’da ki STK’larla iş birliğiniz nasıl?”
YUSUF KIROĞLU:
“STK’lar tamamen siyaset üzerine olduğu için başka bir şey yaptıkları yok.”
Demet Hanım, bu siyaset var ya bu siyaset her şeye sirayet etmiş vaziyette. Dolasıyla hepsiyle temasım var, birçoğuyla aramız iyi, iyi ama karşımızdakiler sadece siyaseti düşündükleri için, siyaset yapmayı düşündükleri için, onun haricinde herhangi bir şey yok, ben bunun farkındayım. Bunu Kanlıca Yardımlaşma Cemiyeti için asla söyleyemem, söylemem yanlış olur. Diğer STK’lar tamamen siyaset üzerine olduğu için başka bir şey yaptıkları yok, samimi bulmadım. Bakın ben size şunu da söyleyeyim beğenirsiniz beğenmezsiniz, yapılan bir iş var, doğrudur yanlıştır ama yapılmıştır. Eksikleri yok mudur mutlaka vardır. Ne dedik ağaçlarımızı kestik, ağaçlarımızı dikemiyoruz beş altı tane ağaca ihtiyacımız var. Ama bunların istemenin bir söylemenin bir yolu var, ifade etmenin yolları var. Bunları hemen siyasi slogan haline getirip de, işte değişik şeyler yaparak ifade etmemeliyiz.
Demet Erel: “İlginç bir anınız var mı muhtarım bu Corona döneminde yaşadığınız?”
YUSUF KIROĞLU: Demet Hanım gece saat 00.30 ifade edelim telefonum çaldı. Karşı taraftan yaşlı bir teyze “oğlum benim ekmeğim yok, benim maaşımı alamıyorum” dedi. Ben de ‘Annem maaşını yarın sabah alırız da ekmeğini getireyim sana’. ‘1 tane ekmek istiyorum’ dedi. Dedeoğlu’dan ekmek aldım, getirdim teslim ettim. O saatte ekmeği ne yapacak bilmiyorum ama ben mutluyum çok mutluyum. Neden çünkü o teyze, o anne bana güvenmiş, bana telefon etmiş.
Demet Erel: “Ben şunu biliyorum telefonunuz 7/24 açık ve herkes size ulaşabiliyoruz.”
YUSUF KIROĞLU: Evet isteyen herkes istediği zaman bana ulaşabilir.
Demet Erel: “Kanlıca’da özellikle bazı sokaklarda sürekli yaşanan elektrik kesintisi mevcut. Bir türlü sonuç alamıyoruz. Neden yapılamıyor?”
YUSUF KIROĞLU:
“Alt yapı ile ilgili çok ciddi sıkıntılarımız var.”
Az önce de bahsettiğimiz gibi alt yapı ile ilgili çok ciddi sıkıntılarımız var. Biz alt yapıda bu meydan düzenlenmesi kapsamında bir takım faaliyetlerde bulunduk, bulunduk ama yeterli değil. Mesela Türk Telekom’un kabloları, Ayedaş’ın kabloları çok eski. Sizin geçenlerde 48 saat enerjisiz kaldığınız dönemde yani, oradaki trafodan alın otelin oraya kadar olan tüm kabloların komple değişmesi gerekir. Teknik ömrünü yitirmiş vaziyetteler. Ayedaş’a defalarca müracaatım oldu. Kanlıcanın buna bağlı olarak başka sıkıntıları da var. Havayi hatlarımız var bizim. Alt yapısı büyük oranda tamamlanmış bir mahallede halen daha havayi hatlarımız dolaşıyor. Onların yer altına alınması gerekiyor. 2014 yılında muhtar olduğum senesi ilk müracaatım buydu, yapacağız denildi ama halen yapılmadı. Halen bir sene sonrasına gün veriyor, ben biliyorum yapılmayacak. Bana söz veriyorlar ama ortada tutulan sözler yok. O sizin 48 saat enerjisiz kaldığın günlerde teknik ömrünü yitiren kablolarla ilgili Ayedaş’a yazı yazdım. Şu anda oradan bana gelen cevap, ‘yatırım planlamaya yönlendirilmiştir, gereği yapılacaktır’ deniliyor ama maalesef yapılmayacak. Bilginiz olsun.
Demet Erel: “Aylardır kapalı olan Teras Kafemiz elektrik kesintisi yüzünden iş yapamadı. Pandeminin vurduğu esnafı bir de elektrik kesintileri vuruyor.”
YUSUF KIROĞLU:
“İskender Camii bitişiğinde bulunan trafonun yeri değişmediği sürece sıkıntıları yaşamaya devam edeceğiz.”
Terasın sahibi Noyan kardeşimiz aradı beni, bizim iyi bir dostumuz. Kanlıca İskender paşa caminin bitişiğinde bulunan trafonun yeri değişmediği sürece bu sıkıntıları biz yaşamaya devam edeceğiz. Bu trafo yeri mutlak suretle değişecek ve değişirken de teknik ömrünü yitirmiş kablolarda değişecek. Yoksa bu sıkıntıları yaşamaya devam ederiz. Yukarıda bir sokakta trafo var. Onun kabloları sıcaklığı betonlara vuruyor düşünün olası tehlikeyi.
Demet Erel: “Eskiden benim çocukluğumda kapılar açık, komşuluklar çok iyi, sessiz sakin bir yerdi Kanlıca. Hırsızlık nedir bilmezdik. Şimdi nasıl hırsızlık olayları var mı?
YUSUF KIROĞLU:
“Mahallemizde hırsızlık artmış vaziyette.”
Eski gibi değil. Mahallemizde hırsızlık artmış vaziyette, gürültü çok ciddi şekilde artmış vaziyette. Çok ciddi sıkıntılarımız var, şu anda bile çevrenize bakarsanız modifiyeli araçlar başka mahallelerden buralara gelip müzik sistemlerini sonuna kadar açıp, içkiler içip gürültüye maruz kalıyoruz. Defalarca emniyet güçlerine bildiriyor olmamıza rağmen emniyet güçlerinin de bir şey yapamadığını görüyoruz. Yasalar gereği bir şey yapamıyorlar, gelip uyarıyorlar, hiçbir şey ortada yok. Defalarca mazgallarımız çalındı. Hırsızlık çok oluyordu ama pandemiyle beraber azalma oldu.
Demet Erel: “Size bu Ada-Baro Bahçe ile ilgili sormak istiyorum. Mahalle arası biz balkonlarımızda oturamıyoruz, imzalar topladık, siz şikâyet ettiniz, bir mahallede böyle bir eğlence mekânı olabilir mi? Davul zurna yüksek müzik sesi naralar gece uyku nedir bilemiyoruz.”
YUSUF KIROĞLU:
“Kanlıca’nın bütün sokakları dar, tarihi bir mekân.”
Demet Hanım, şimdi mevcut kaymakamdan önce ilçemiz kaymakamı olan Ahmet Katırcı bey ile konuyu defalarca görüştüm. Defalara kendisi de gelmek suretiyle o mekânla görüştük. Kendileri bizlere ses panoları koyacağız şunu bunu yapacağız diye bir takım önlemler önerdiler. Fakat bunların hiçbirisi yapılmadı, yaptıramadılar. Kanlıca’nın bütün sokakları dar, tarihi bir mekân. Şu anda bile orada düğün var, zannediyorum o sokaklar kapalı vaziyette.
Demet Erel: “Biz balkonumuzda rahat rahat oturamıyoruz. Gürültüden kitap okuyamıyoruz, uyuyamıyoruz.”
YUSUF KIROĞLU:
“Kanlıca 570 yıllık geçmişe sahip bir yer.”
Bunların hiçbirini yapamazsınız, işin doğrusu oraya o ruhsat neden verildi. Mahalle içerisinde oraya sadece bir restoran veya kafe ruhsat verilmesi gerekirken neden müzikli eğlenceli ruhsata çevirdiler, bunu sormak lazım. Kanlıca sizin de bildiğiniz gibi 570 yıllık geçmişe sahip bir yer ve Kanlıcanın ilk kurulduğu sokak sizin bulunduğunuz Hacı Muhittin Sokak. Ama maalesef her şeyde olduğu gibi tarihi değerlere sahip çıkmadığımızdan bunları yaşamak zorunda kalıyoruz. Cime’re kadar şikâyet ettik çözüm alamadık.
Demet Erel: “Ben gene eski Kanlıca diyeceğim. İnsanların sevgiyle saygıyla yaşadığı güzel şirin mahallemizde ben kötü bir şey olmasına pek ihtimal vermek istemiyorum ama mahallemizde de aile içi şiddet vakaları var mı?”
YUSUF KIROĞLU: Demet hanım, evet maalesef aile içi şiddetle ilgili şikâyet alıyoruz ve emniyet güçleriyle zaman zaman bazı evlere giriyoruz. Eşine şiddet uygulayan bir iki var. Emniyete yansıyan bunlar, daha fazlası bize ulaşmadığı için bilemiyoruz.
Demet Erel: “Mahallemizde mülteci sorunu var mı?”
YUSUF KIROĞLU: Yok, yerleşim olarak yok. Biz rahatız o konuda. Sadece işçi olarak gelip gidiyorlar. Ama Beykoz da çok özellikle Yeni Mahalleyi mülteci kampının Beykoz merkezi olarak değerlendirebilirsiniz.
Demet Erel: “Beykoz muhtarları olarak birlik beraberliğiniz nasıl?”
YUSUF KIROĞLU:
“Beykoz Muhtarlar Derneğinde görev almadım, almıyorum, almayacağım da!..”
Bam telime bastınız. Beykoz da 45 mahallemiz var. Beykoz muhtarları olarak sağlıklı bir birlikte söz konusu değildir. Siyasetin girdiği her yerde parçalanmak zorundasınız. Siyasete ait olduğunuz her şeyde sizi bölüyorlar, parçalıyorlar, öyle yönetiyorlar. Beykoz muhtarları olarak da 6 -7 parçaya bölünmüş vaziyetteyiz. İşin temelinde bazı insanlar siyasi partilerin peşinde gidiyorlar. X partisi çağırdığı zaman bir bakıyorsunuz herkes gidiyor yani 45 muhtarın 37 tanesi gidiyor. Y partisi çağırdığı zaman 15 tanesi geliyor. Bağımsız olduğunu düşündüğüm birkaç muhtarın haricinde herkes kendi çizgisinde gitmeye devam ediyor. Dolayısıyla bir birliktelik söz konusu değil. Ben mesela Beykoz Muhtarlar Derneğinde görev almadım, almıyorum, almayacağım da. Çünkü az önce de söylediğim gibi, A partisi de, B partisi de bana destek verdi. Onlarla görüşüyorum, konuşuyorum. Trabzonlusu, Artvinlisi ve daha birçok memleketlisi oy verdiler, dolayısıyla herkesle görüşüyorum. Ama onların çoğu hemşericilik, adam kayırmaca ile iş gördüğü için uyumda sıkıntı yaşıyoruz. Koltuk var ya koltuk, bu koltukta ne var bilmiyorum. Yapışıp kalıyorlar, bir şey yapmıyorlar, haklarını savunmuyorlar, sorun çözmek için gayret sarf etmiyorlar ya da korkuyorlar.
Demet Erel: “Muhtarlar birlik olmadıkça Beykoz’un halkı nasıl gelişecek?”
YUSUF KIROĞLU:
“Beykoz halkına ihanet ediyorlar, şiir okumakla sorun çözülmez.”
Bu mantıkla gidilirse gelişemez. Ben biraz daha sert bir cümle kullanayım, bazı muhtarlarımız Beykoz halkına ihanet ediyorlar, şiir okumakla sorun çözülmez. Beykoz’un imar sorunu var! Ne istedin, şiir mi söyleyeceksin. Yetkililer dinleyip gidiyor. Bir dönem sekiz, on bin kişiyi toplayıp eylem yaptırdık. Gemilerle Milli Emlak’ın kapısında eylem yaptılar. O zaman muhtarlar yaptırdı, birlik vardı beraberlik vardı şimdi öyle bir birlik yok.
Demet Erel: “Çeşmelerimiz yenileniyor, suları akacak mı? Tarihi çeşmelerini nasıl tanıtacağız?
YUSUF KIROĞLU: 2 çeşmenin suyu doğal su olmak üzere akıyor. İBB Miras Kültürleri Müdürlüğü tarafından restore edilen Mihrabad Caddesi üzerindeki çeşmenin suyu İSKİ’nin suyudur. Fıstıklı yokuşunda ki çeşme, Beykoz Belediyesi tarafından yapılmıştır. Onun suyu akmıyor. Sadece sembolik olarak duruyor. İBB Miras Müdürlüğü tarafından Halepli çeşme restore edilecek ama zamanı belli değil. Çünkü bayağı engellemeler var, orası beklemede.
Demet Erel: “Kanlıca- Çubuklu sahil yolu yenilendikten sonra çok kirli bir hal aldı.”
YUSUF KIROĞLU:
“İBB Kanlıca Sahili için; ‘Burası bana aittir’ dedi, Beykoz Belediyesi elini eteğini çekti.”
Sahil yolunda bir yürüyelim. Bakın çekirdeklerini yere atıyor, çöpler yerlerde. O kadar üzülüyorum ki bildiğiniz gibi değil. Boğulma vakaları var. Denize girmeyi engellemek lazım, balık tutanları belli bir düzene sokmak lazım, proje tamamen uygulanmadı. Betonu döktüler yağmur suyunu biriktirdiler. Bizim gayretlerimizle birkaç yere yağmur gideri yapıldı. Orada temizlik yapılmıyor. Haziranın 26’sından itibaren İBB burası bana aittir dedi. Beykoz Belediyesi elini eteğini çekti. Ama sorumlu yok, temizlik yapan yok. Son zamanlarda toparlanma sürecine girdi ama yeterli değil.
Sorun diyorsunuz, konuştukça aklımıza geliyor. Tarihi mekân burası, Kanlıca yoğurdunu merak edenler geliyorlar. Ama bizim tuvaletimiz kapalı. Saat 23.00 de kapanması için yalvar yakar iş yaptık. Genel Müdüre dedim ki “eşiniz buraya gelsin tuvaleti gelse gidecek yeri yok, ne yaparsınız?” Böyle bir şey olur mu? Ayrıca henüz engelli rampası yapılmadı. Tuvalette engelli WC var ama inebilecekleri bir rampa yok.
Demet Erel: “Biz mahalle olarak 2 kere sel felaketi yaşadık. Çocuklarımız okulda mahsur kaldı. Bizler boyumuza gelen sularla evlerimize ulaşmaya çalıştık. Bu felaketten sonra herhangi bir önlem alındı mı?
YUSUF KIROĞLU: Hayır hiçbir önlem alınmadı. Biz yukarıdan gelen yağmur suyuyla, atık suyun ayrılmasını istedik. Muhtelif yerlerde çökme yaşanan yerle de atık suyla, yağmur suyunu karıştırıp kullanmaya devam ediyorlar. Konuyla ilgili İSKİ yetkililerine ve 5-6 senedir. Dere Sokaktan geçen dere ve o civardaki mahallerin atık suların ayrılması için defalarca dedik ki ‘gelin burayı biz ayıralım, atık suyla, dereyi, yağmur suyunu ayıralım.’ Proje hazırlandı ama bu seferde geldiler, buranın makineyle yapılması çok zor, dar sokaklar. İnsan gücüyle yapacağız ama nasıl yapacağız bilmiyoruz. Bu sefer ben ana yoldan dereyi ayırın bari dereyi ana kollektöre verelim dedim bilmiyorum ne olacak. İSKİ Müdürü Oğuz Bey, özellikle bunu belirtmek isterim. Göreve başladık sonra çok ciddi bir şekilde toparlanma süreci yaşadık özellikle kendi mahallemde yaşanan 50 yıllık sorunlar vardı tamamını hemen hemen giderdik. Yalıların bir kısmının atık suları kollektöre onun sayesinde bağlandı. Eksiklerimiz yok mu var onlarda çeşitli engellemelere rağmen yine de yapılacağı duyumunu aldık o projeyi de hayata getireceğiz. Yukardan gelen atık su ve yağmur suyu ağustos da başlayacağını söyledi inşallah yapılır.
Demet Erel: “Okulumuza gelelim. Mahallemizde çocuk sayımız okulumuzu dolduracak kadar değil. Dışarıdan size çok talep geliyor mu?”
YUSUF KIROĞLU:
“Sedat Simavi İlköğretim Okulu’na %70 civarında öğrencisi Kanlıca’nın dışından geliyor.”
Bizim Sedat Simavi İlköğretim Okulu ve Şehit Er Ersin İlköğretim Okulu gibi özel okul diyebileceğimiz butik tarzda eğitim veren okullar revaç da. Baskı altında, sürekli talep gören okullar bunlar. Beykoz’un seçkin okullarından bir tanesi Beykoz da, hatta ülkede eğitim seviyesi yükselirse bizde bu baskıdan kurtuluruz, yoksa böyle devam edeceğiz. Bu okulun %70 civarında öğrencisi Kanlıca’nın dışından geliyor.
Demet Erel: “Bir de ikili öğretim ayrı bir ortaokul yapacak yerimiz var mı? Benim bildiğim proje olması lazım.”
YUSUF KIROĞLU:
“Okul için ayrılmış projesi hazır fakat çeşitli nedenlerden dolayı bu engelleniyor.”
Daha önce bir proje vardı gerçekleşmedi. Ancak Kanlıca içerisinde 3.335 m²’ik bir alan okul alanı olarak ayrılmış projesi hazır fakat çeşitli nedenlerden dolayı bu engelleniyor. En son bundan birkaç ay kadar önce İlçe Milli Eğitim Müdürü ile yaptığım görüşmede TMSF tarafından, İstanbul Borsası tarafından sponsorluğu yapılacağı şekilde inşaatına başlanacak. Hatta kepçeler geldi, yolunu açmaya başladılar, çevre villalardan itiraz süreci ile durdurdular. İstanbul Borsası da sponsorluktan çekildi, başka bir okula yönlendirildi. Şu an durdu bekliyoruz. Geçtiğimiz günlerde İlçe Milli Eğitim Müdürüyle (eski Müdür Kazım Bozbay) karşılaştık dedim; “Ne oldu bizim okul?” Dedi ki; “Muhtarım biz ne yaparsak yapalım bir şekilde engelleniyor.” Maalesef paranın gücü ile karşı karşıyayız.
Demet Erel: “Sokak hayvanları. Kanlıca halkı bakıyor diye de biraz fazla buraya atılıyorlar. Isırma vakaları arttığı söyleniyor. Var mı?”
YUSUF KIROĞLU:
“Bir – iki yemek, su vermekle hayvan sevgisi olmaz.”
Isırma vakalarında ciddi bir artış var. Çocuklarımız olsun, kadınlarımız olsun maalesef ısırıldılar. Bana saldırıyorlardı bir hanım engelledi. Benim abimi yere yatırdılar. 5199 sayılı kanun ile köpeklerin dokunulmazlığını sağlıyor. Ben köpekler öldürülsün asla söylemem, ben köylü çocuğuyum hayvanların içerisinde büyüdüm. Hayvanlara ve doğaya sevgim kesinlikle tartışılmaz ama bu sevgi hayvan sevgisi değil. Bu başka bir şey daha da böyle sert cümle kurayım psikolojik sorunlu insanların kalkan olarak kullanması üzücü. Sokakta görüp bir iki yemek, su vermekle hayvan sevgisi olmaz. Kanlıcaya aşırı bırakılıyorlar. Akşamları karanlık bir ortamda bırakıp kaçıyorlar. Diyorum ki belediye yetkililerine ‘bu hayvan burada değildi, birisi bıraktı, bunu alın’. Buradan yetkili ben alamam diyor 5199 sayılı kanun var ya da alırım aşısını kısırlaştırasını yapar bırakırım aynı yere. Turuncu küpe nereye aitse oraya götür onu da yapmıyorlar.
Demet Erel: “Kanlıca’da olanlar yeşil küpeli.”
YUSUF KIROĞLU:
“Yeni moda küpeleri söküp bırakıyorlar.”
Beykoz da köpek küpeleri yeşil. İlçeler farklı renklerdedir. Belediye Başkanı hatta bir toplantıda ‘farklı renkleri toplayıp götürüp bırakacağım ilgili ilçenin göbeğine’ diye ama gene bir sürü yabancı küpeli köpek var. Yeni moda küpeleri söküp bırakıyorlar. Sultanımız vardı çok yaşlı bir köpekti artık yürüyemiyordu onu aldırana kadar 3-4 ayımız geçti. Bakan kişiden izin aldılar öyle aldılar. Beni daha önce birkaç hayvan için twitter ve ulusal basında linç etmeye kalktılar.
Demet Erel: “Her şeyden bağımsız sorayım. Yerel Basın Kanlıca ile ilgili haber yapmıyor. Onlar içinde biz üvey evlat gibi miyiz yoksa sizinle mi anlaşamıyorlar?”
YUSUF KIROĞLU:
“Yerel basın ilçesinde yaşanan olayları millete yansıtmakla görevli değil mi?”
Şimdi yerel basın ne ile ilgileniyor? Yerel basının görevi ne? Yerel basın ilçesinde yaşanan olayları millete yansıtmakla görevli değil mi? Ben kendi mahallemden bahsediyorum 27-30 senedir yapılmayan şeyleri yaptık mı yaptık. 20 senedir alınmayan sahayı geri aldık mı, aldık. Bunların hepsi birer yeniliktir aslında ama bunların haberleri reklam vermediğimizden yapılmıyor. Size alın şu parayı benim bayramda reklamımı yapın ya da gelin bir kahvaltı edelim sohbet edelim beşeri münasebetleri biraz daha geliştirmediğimizden bizim haberlerimizi yapmıyorlar. Beykoz Belediyesi haberlerini yapıyorlar. Hepsi benim çocukluk arkadaşlarım aslında. Çoğu borç batağı içerisinde geziyorlardı, şimdi son model araçlarla geçiyorlar. Beykoz Belediyesinin sahilde yapmış bir etkinliği ya da yeniliği yazıyorlar, ancak halkın sorunlarını dile getiren hiçbir şey yok. Gelmemeleri benim için daha güzel yani birçoğunun gelmemesi daha iyi.
Demet Erel: “Yoğurt Festivali dışında hemen hemen hiçbir haber görmedim bende.”
YUSUF KIROĞLU:
“Basının görevin haberi yakalayıp, ilgili şahısla konuşmak, bilgi almaktır!”
Yoğurt Festivali var mıydı? Yoktu, yaptırdık. Bir kere senin görevin haberi yakalayıp ilgili şahısla konuşmak, bilgi almaktır. Siz dediniz ki mahallemin muhtarı olarak sizinle konuşmak istiyorum. Doğru mu? Doğru. Araştırma yapıyorsunuz mahalleyle ilgili ne var ne yok görmek istiyorsunuz. Çağırdınız beni gelmem demedim, geldim. Onlarda öyle bir şey yok. Ya işte Demet Hanım, gel oturalım kahvaltı edelim diyeceksiniz ki öyle gelsinler, ilgilenmiyorlar. Bütün varlıkları Beykoz Belediyesi ya da bazı siyasi partiler.
Demet Erel: “Şu soruyu sorayım o zaman, bir belediye başkanı seçildi Beykoz’da. Daha öncekinden doğru düzgün bir hizmet gördük mü düşünüyorum görmedik yanılıyor muyum bilmiyorum. Yeni Belediye Başkanımızın var mı Kanlıcayla ilgili bir düşüncesi. Daha önceki dönemlerde bazı belediye başkanlarıyla görüştüğümde Kanlıca hizmet etmiyorsunuz dediğim noktada oy mu veriyorsunuz lafını duyuyordum. Şimdi gene aynı alamadığı bir oy oranı var. Onun tepkisi etkisi ne?
YUSUF KIROĞLU:
“ ‘Kanlıca bana ne veriyor ki benden ne istiyorsun?’ tepkisiyle karşılaştık.”
Şimdi şöyle bakalım, kendisini rahmetle analım. Yaptığımız her görüşmede, toplantıda bana “Kanlıca bana ne veriyor ki benden ne istiyorsun” derdi. Sadece kendisi değil, başkan yardımcıları, müdürleri de dahil olmak üzere tamamıyla karşı karşıya geldim. Fakat söylediğim her şeyi de yaptırdım onlara. Yani yolların kaplaması, basket sahasının yapılması, çevre düzenlemesini, bunların hepsini Beykoz Belediyesine yaptırdık ama her konuşmamızda Kanlıca bana ne verdi, ne istiyorsunuz tepkisiyle karşılaşıyor, çok zorlanıyorduk. Yeni Belediye Başkanımız öyle bir şey söylemiyor, zaten bir şey söylemiyor. Ama tabi ki bir şeyde yapmıyor. Fakat bir önceki dönemin kalıntısı devam ediyor orası Kanlıca.
Demet Erel: “Yerel Yönetim parti gözetmeksizin hizmet ederse oy alır. Mahalleme, ilçeme iyi hizmet ederse, bu muhtarlar içinde öyledir, vatandaş oy verir. Önce hizmet etsin sonra seçelim. Kanlıca’ya baktığım da hiçbir şey görmüyorsam neden oy vereyim? Şimdi 5 yıllık bir süreç bu sizin içinde geçerli. Hizmet edersiniz memnun kalırsam parti gözetmeksizin oy veririm. Yaklaşık 20 yıl oldu mu 3 dönem bu 4 dönem hiçbir şey yapmadan hala Kanlıcadan nasıl oy bekleyebiliyorlar?
YUSUF KIROĞLU: Siyaset böyle bir şey zaten. Vermeden almak alma yöntemi. Bana ne verdin? Bu soru yerde hiç mübalağasız sordular her yerde karşıma çıktı.
Demet Erel: “Kanlıca hep ayrıştırma yeri.”
YUSUF KIROĞLU: Sen işini yap millet duyacak kavga çıkacak ya muhtar ne kızıyorsun diyorlar sonra. Çok şeyi değiştirdik değiştirmeye devam edeceğiz.
Demet Erel: “Tekrar muhtar adayı olmayı düşünüyor musunuz?”
YUSUF KIROĞLU: Hizmet sınır yok sağlığımız el verdiği sürece millette bize güvendiği sürece devam edeceğim.
Demet Erel: “Eklemek istediğiniz bir şey var mı Muhtarım?”
YUSUF KIROĞLU:
“İskender Paşa Camii Minaresi her an devrilebilir.”
Şimdilik yok, hemen hemen her sıkıntıyı dile getirdik. Yaptıklarımızı anlattık, pardon var. 550 senelik Mimar Sinan üstadımızın yapmış olduğu camimizin restorasyon işi. Vakıflar 2. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılması gereken hatta yanılmıyorsam ihale aşamasında olan ya da ihalesi yapılmış olan bu restorasyon çalışmasının bir an evvel başlamasını istiyoruz. Çünkü çok ciddi sıkıntılar var bu cami de her an bir minare devrilmesi yaşanma ihtimali var.
Teşekkür ederim Demet Hanım.
Demet Erel: “Ben teşekkür ederim Muhtarım. Sizinle 6 ay sonra yapılanlar, yapılmayanlar tekrar görüşelim.”
Röportaj – Demet EREL
Fotoğraflar: Arşiv-Sosyal Medya