Yeni adresimiz
Ana Sayfa Yazarlar 10.05.2021 1628 Görüntüleme

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

reklam

 Çoğu kez, günlük yaşamımızda; kalitesizliği, liyakatsizliği gördüğümüz ve yaşadığımızda, biz eski kuşaklar; “AH ESKİ GÜNLER” diye iç çeker ve hayıflanırız. Kültürümüzü harmanladığımız da, türkülerimizde, şarkılarımızda ve de atasözlerimizde sıkça karşılaşırız. Aslı; Türk İslam Edebiyatında Şirazlı Sadi’ye ait olduğu söylenen; “şuh-u güzeşte var ki, nice nevcihan değer” Farsça’yı günümüz Türkçesine çevirirsek “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer” halini içerir. Bir beyit veya atasözü gibi kullanırız. Hiçbir şey eskisi gibi tat vermiyor diye yakınıyorsak; demek ki içinde bulunduğumuz ortamında iyi olmadığını irdelemiş oluyoruz. “… biz çocukken” diye başladığımız sohbetlerimize; eski bayram arefelerinde annelerimizin gecenin geç saatlerine kadar, ertesi günü bayramda ikram edilecek yemeklerin yapılmasına, bu işler bittikten sonra, gelinlerin, kızların ellerine kına yakılma; tüm ev halkını ertesi günkü bayrama mutluca çıkarma çabaları…Bayram şenlikleri bayramın ikinci gününde, ağaçlara kurulan salıncaklar… Keyif veren şenlikler… Komşu ve akraba ziyaretleri, herkese göre hediye, el öpme, gönül alma, kırgınları kavuşturma… ve daha neler neler… Bunların hepsinin içinde; sevgi, saygı, yüreğe dokunma var.

Cumhuriyetle başlayan kültür geleneğimizde de; Atatürk’ün Milli Eğitim Bakanı yaptığı, Dr.Raşit Galip’in yazdığı, okullarımızda; sabahları söylediğimiz “ANDIMIZ” büyüklerimizi, küçüklerimizi, vatanımızı, bayrağımızı, Cumhuriyetimizi, Atatürk sevgisini içeren; ulusal yurttaşlığı harmanlayan, etnik ve dinsel ayrımcılığı dışlayan sözleri; şevk ve heyecanla söyleyerek eğitime başlıyorduk. O günleri doya doya keyifle ve gururla yaşadık, kimseyi üzmeden dışlamadan !…

Ne zamana kadar ? !…

***

12 Mart ve 12 Eylül muhtıra ve darbeleri ülkede ulusalcılığı ve aynı zamanda da üç kuşağı yok etti, dış emperyalist güçlerin desteği ile… Böylece Fetö ve Cumhuriyete kini olan, tarikat ve cemaatlerin de önü açılmış oldu. Özal döneminde devletle de uyum içinde oldular. En büyük idealleri; Eğitim-Ordu ve Adalet kalelerini ele geçirmekti. Bunu da başardılar maalesef…

***

Sadece bayramlar mı özlediğimiz? Hayıflandığımız?… Neler neler yok edilmedi ki; şu otuz-kırk yıl içinde. Eğitimin içinden; bilimi, teknolojiyi, felsefeyi, sanatı ve çağdaş düşünceyi, dinin içinden; ahlakı, vicdanı, sevgiyi, yardımlaşmayı ve kul hakkını, adaletin içinden de; insan ve kadın haklarını, özgürlüğü, kardeşliği ve eşitliği, siyasetten de; barışı, hoşgörüyü… Neleri özlemiyoruz ki?… Günah ve haramdan kimse rahatsız olmuyor. Prof. İmam; halkına kin kusuyor “sizler için kaliteli pamuk aldım” diyor. Bir müteahhit; milletin a… küfrediyor.

***

Sadece bayramları mı? Neleri özlemiyoruz ki? Gazetelerdeki; köşe yazarlarına, haberlere de…Gazete sahibine ve iktidara yaranmak adına, mesleğine ihanet eden yazarları; milletin sesi olacağına; gerçekleri yazacağına?…

***

İyi ahlakı, dürüstlüğü, toplumu aydınlatma adına; Nadir Nadileri, Mustafa Ekmekçileri, Emil Galip Sandalcıyı, İlhan Selçuk’u, Oktay Akbal’ı ve niceleri… Işıklar içinde yatsınlar…

Sadece Hasan Pulur’u okumak için; her gün ikinci gazete olarak Milliyet gazetesi alırdım. O; haksızlığı, köyü gidişatı anlatmak isterse; yazısını; “ÖRT Kİ ÖLEM” diyerek kapatırdı. Ayrıca “Kıssadan Hisse” diye ismini verdiği, kısa hikâyelerle donattığı yazıları okuyucuya, bir kitap okumuş gibi tat verirdi.

Ben de; hep eski bayramları aradığım gibi; İlhan Selçukları, Hasan Pulurları arıyorum gazete sayfalarında.

***

Sadece bayramları mı özlüyoruz? Eskiden tiyatrolara giderdik. Muammer Karaca, Nejat Uygur, Ali Poyrazoğlu ve daha niceleri. “Cibali Karakolu”nu Muammer Karaca’dan sonra, Nejat Uygur sahneledi… İşte demek istediğim; özlediğim, hayıflandığım o sahnelerde gördüğüm, izlediğim, keyif aldığım kalite ve liyakat…

Şimdi bu işi yapanlar, işin kolayına, ticaretine bakıyorlar. Kabarelere ve şova dönüştürdüler. Salondan çıktığında, seni etkileyen bir şey kalmamış aklında. Konusu olmayan, sığ, basit, naif güldürü eğlenceleri…

Eskilerden, gazeteden, tiyatrodan örnekleme sebebim, bu bulunduğu yerde hakkı ile işlerini yapanların halkı gerek gelenek görenek ile gerek kıssadan hisse ile gerek makaleler ile gerekse perdeden nasıl olumlu yönde etkiledikleriydi.

***

Sadece bayramları mı özlüyoruz?

Hz.Muhammed’in bıraktığı Müslümanlığın yerine; tarikat ve cemaat şeyhlerinin ağzından çıkan fetvalara göre; dini vecibelerimizi yerine getiren toplum olduk. Yeter ki sözler Arapça olsun; sıkıntı yok demektir, içeriği önemli değildir.

Kaybettiğimiz değerlerle geldiğimiz nokta şudur ki;

Çağdaş Laik Cumhuriyetin, koskocaman bir amiralinin üzerinde resmi üniformasıyla; bir tarikat şeyhinin ibadethanesinde, başında sarıkla zikir resminin basında görüntülenmesi;

Cumhuriyetin amirali istikbalini orada gördü ki, savaş gemisini şeyhinin limanına çekip, demiri oraya atıyor…

Bu konuyu Hasan Pulur işlemiş olsaydı, son cümlesi; “ÖRT Kİ ÖLEM” olurdu…

 

reklam

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Özgün Haber Reklam Alanı
Özgün Haber Reklam Alanı
Tema Tasarım | AnatoliaWeb