
KÖSTEBEK VURMA OYUNU

Lisede size de denk geldi mi? Üniforması olan, rütbesi yüksek, derste hocam mı, komutanım mı, diyeceğimizi bilemediğimiz, hepimizin hayran kaldığı subayların, eşlik ettiği bir dersimiz vardı. Milli Güvenlik Bilgisi dersi, müfredatı hatırlamıyorum ama ders işlemek için 81 Anayasası aldığımızı ve sınav sorularını Anayasa maddelerinin oluşturduğunu biliyorum.
Yazılı kanunların insanları eşitleyerek güven vermesi ne kadar kıymetliydi.
***
Madde.34: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Madde.42: Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı, kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, ATATÜRK ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin denetim ve gözetiminde yapılır.
Madde.56: Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın görevidir.
Madde.36: Herkes, temel insani gereksinimlerini karşılayabilecek, insan haysiyetine yakışır biçimde konut ve barınma hakkına sahiptir.
Bunlar bizim vatandaş olarak beklediğimiz haklar, bekleyince suç içermiyor hiçbiri.
***
Herkesin birini sevme kriteri vardır, ben sevdiğime güvenmek isterim, kefil olmak isterim, hayal kırıklığına uğratsın istemem.
Kendi hayal kırıklıklarım sayfalara sığmaz, bir kaçını paylaşmak isterim.
Kitlesini “Batsın bu dünya”, “Kula, kulluk edene yazıklar olsun” diyen isyankâr şarkılarla oluşturan sanatçının aynı kalmasını isterdim.
O kadife sesiyle bana türküyü sevdiren, ondan dinlediğim türküleri başkasından dinleyemediğim, duruşu ile de kendisini sevdiğim, malum türkücü, kişisel hatalarıyla sevdiğime pişman edenlerdendir. Yandaş değil uyumluyum diyerek tarafını belli etmiş, verdiği talihsiz bir röportajda ülkemizi başka ülkelerle karşılaştırırken, kırmızı ışıkta geçebilir, yere tükürebiliriz diyerek demokratik ve özgür bir ülke! olduğumuzu beyan etmiştir.
Kimisi dönemin Cumhurbaşkanı’nın kızına düğün marşı yaparak, kimi yeri geldiğinde resmi kurumdan daha çok güvenip, dişimizden, tırnağımızdan artırdığımızı kendisine emanet ettiğimiz biri olarak, mevcut duruma sessiz kalarak, hayal kırıklığına uğratmıştır beni. Parayı bulan sosyalizmi unutuyor demek ki.
Sanatçı muhalif olur, etkileşimi yüksektir. Bir gün bile yatarı olmayan suçlarla, yıllarca apolitik olmakla eleştirilen rüştünü ispatlamış Z kuşağı için, “Gençleri serbest bırakın” demek kimseden bir şey kaybettirmez herhalde. Demek ki bu yol kaybedecek bir şeyi olmayanların yolu.
***
Azınlık olmak, yanlış olmak demek değil, çoğunluk olmak da doğru olmak değildir. Tıpkı aşı zamanında olduğu gibi, aşı olmadığım için baskı yerken, şimdi takdir almam gibi.
***
Hani bir ara popüler olan kapalı oyun salonlarında, köstebek vurma oyunu vardı benim de çok sevdiğim. Kafa çıkar, tokmakla indirirdik. Neye sesimiz çıksa vatan haini, vandal, terörist, marjinal oluyoruz. Kalabalığa, elimde hala pişirdiğim yemeğin soğan kokusu ile katılan ben ve benim gibiler, nasıl marjinal olabiliriz.
***
Bu yazıyı yazarken Avrupa’da o kadar çok amacına ulaşmış boykot okudum ki, hangi birini yazayım. Fiyat düşürmeler, çalışma saati düşürmeler vs. Boykot muhatabına yapılır, grev muhatabına yapılır, protesto hükümete yapılır asla devlete değil. Aradaki farkı bir anlasak, haksızlığın karşısında, siyasi, etnik kökenlere göre parça pinçik olmayız, amaca giden bir duruş sergileriz.
Yıllarca adı sonradan terör örgütü olan hoca efendinin kitapçığı ile gezip alışveriş yapınca boykot olmuyordu. Şimdi tepki ile neler başarılacağını görmek için yapılanlar, kimileri tarafından yerli ve milli sermayeyi boykot eden Siyonistler olarak görülüyor. Aslında zahmet edip baksalar, vergi rekortmeni firma da dahil İsrail boykot listesinde, bir çok ortak firma ve ürün var.
***
Akıllar pazara çıkmış, herkes kendi aklını almış. Ben kendi vicdanıma, aklıma yatanı yaparım. Kimsenin maşası olmam, tepişen fillerin altındaki çimen olmam. Gazze’yi gerçekten düşünüyorsam, Sayıştay ihracat raporlarını incelerim, Botaş boru hattına bakarım. Aklıma yatanı savunurum. İklim kanunu lehime mi? aleyhime mi? ona bakarım, cevabı siyasi olmamalı bunun hepimiz aynı gemide olduğumuz için.
***
Tutuklanan kimse suçsuzdur, masumdur demem. Suçu varsa ceza almasını isterim. Hani hukukta usul vardır ya, gidiş yolunu doğru bulmadığım için sesimi çıkartırım.
( Masumiyet Karinesi: Suç kesinleşmediği sürece, kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden hukuk doktrini.)
Çifte standarda gelemiyor insan, yıllarca hepimizin suç gördüğü olaylar, suç olarak kabul edilmemiştir yakın geçmişte. Çok sevdiğim bir söz var; bu o mu demek “Hanım yaptı kaza, hizmetçi yaptı ceza”
***
Herkesin taştığı yer farklı, neredeyse dört beş yıldır, enflasyon altında eziliyoruz, yaşamak zorlaştı, ne o ay bu aydan daha güzel oldu, ne gözümüz ışıldadı, ne tahminler tuttu. Bırakın sosyal yaşamayı, konseri, tiyatroyu, ibre temel gıda maddelerine kadar düştü. Hani benim yaşama hakkım. Dakikada masrafı 44.000 lira olan sarayda her şey yolundaysa, bu bizim hayatımıza ne zaman yansıyacak.
***
Şimdi, kendimize soralım, biz neyi koruyalım bu ülkede.
Seçime gir sandığı, adayını, pusulanı, diplomayı koru.
Canlı yayın yaptı diye ceza alan basını, gazeteciyi koru.
Üniversitede öğrenciyi, akademisyeni koru.
Proje okulunda öğretmeni koru.
Boykot çağrısı yaptı diye işinden olan sanatçıyı koru.
Çiftçiyi, rezerv alanını, ata tohumunu, zirai don yemiş tarlayı koru.
Hayvanı zulümden koru.
Ağacı koru, nükleere karşı çık, madeni özelleştirmesin diye koru.
Doğa harikası köylerimizi taş ocağı kurulmasın diye koru.
Kültürel mirası, eseri, tarihi koru.
Suyu, barajı, kanalı koru.
Otizmli, spectrumlu evlatları koru.
SMA’lı DMD’li hasta evlatlarımızı koru.
Pazar’a gitti diye canından olan yavrunun mezarını koru.
Esila’yı koru, Berkay’ı koru, Eren’i koru.
Oteli yangından koru, okuması gereken yaşta çalışan, kolunu kaptıran evladın hakkını koru.
Söylesenize biz hangi birine ses çıkaralım.
Sesimiz her çıktığında da başımıza gelen tokmak da cabası.
Bir yazı daha, baharın erguvanından, kaybettiğimiz değerli Volkan Konak’tan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramından bahsedemeden bitti.
***
Ne diyeyim çok sevdiğim Astrolog Erkan Kahraman’ın tavsiyesi ile veda edeyim bari; 30 Nisan Akshaya Tritiya günü, wesak zamanı, atılan her adım, çoğalıp, berekete dönüşür.
Yaşanılası günlere…

Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.