Yeni adresimiz
Ana Sayfa Yazarlar 22.02.2025 396 Görüntüleme

PARANOYAK HALİM

reklam

Materyalist düşünceden uzak, spritüel yaşam felsefeleri ile yakından ilgilenirim. Felsefede, Metafizik’e dahil olan tüm konular ilgimi çeker. Yerliler, kabileler, şaman törenleri, inançlarına şekil verilmiş her şey aidiyet duygusu verir bana. Mitler, adetler, gelenek görenekler, dinden mi, mezhepten mi, töreden mi geldiğini bilmediğimiz kulak dolgunluklarımız.

Liste uzun olsa da ilk aklıma gelenler, eşikte oturma uğursuzluktur, elden makas alma kavga çıkar, mumdan sigara yakma bir denizci ölür, gece ıslık çalma musibete davetiye çıkarır… Bunları ben öğrenmedim, belli ki kodlanmış bilgi bunlar.

Giriş gelmek istediğim noktadan uzaklaşmadan toparlamak isterim.

Bu spritüel ilgilerime rağmen oldum olası Fantastik, Animasyon ve Bilim Kurguyu ne sinemada ne de edebiyatta sevemedim. Bestseller da olsa, Oscar ödülü almış olsa da.

Belki de bu türleri sevmediğim için manifestleme çalışmadı bende ve her zaman realist tarafım ağır bastı.

Bu, tarzını sevmediğim türlere maksimum katılımım ise şimdi denemeye çalışacağım rüya gibi anlatmak olabilir.

Duvar yazılarının popüler olduğu zamana geldiyse gençliğiniz, mutlaka size de denk gelmiştir bu grafiti. “Paranoyak olman, takip edilmediğin anlamına gelmez.”

Şimdi gel de paranoyak olma diyeceğimiz bir kadının rüya mı, kâbus mu, adını koyamadığım bir anlık içinin geçmesinde başına gelenleri anlatayım size.

***

Rüyasında uyanan kadın kahvaltı hazırlamak için mutfağa girer. Malzemeleri masanın üzerine dizer ve düşünür. Acaba; yumurtayı pişirince içinden civciv çıkar mı? Süt kutusundan su çıkar mı? Zeytinde katalizör kullanılmış mı? Domates ve salatalıkta izin verilenin 34 katı pestisit var mı? Çayın oksidasyonu yapıldı mı, kimyasala maruz kaldı mı? Kendi yöntemleriyle arındırmaya çalışarak biraz daha pahalısını aldığını düşünüp bu düşünceleri uzaklaştırdı kafasından, “yoktur canım bir şey” diye rahatlattı kendini.

Akşam yemeği içinde aynı şeyleri düşündü, donuk ürün, konserve ürün, pestisitli ürün, markette indirime giren ürün hangi ülkeden zararlı diye geri geldi. Ya da kullandığım gıdalarda Monosodyum glutamat(MSG) bilinen adıyla Çin tuzu var mı? Bağımlılık yapar mı? Diye düşündü. Sosyal medyada takip ettiği Gıda Dedektifi’nin aldığı ürünlerde olmaması gereken E621, E251 vs. diyen uzayan kodları listelemeye karar verdi.

Sonra çocuğunu hazırlamak için banyo yaptırmaya karar verdi. Beyaz sabun eve girmeyeli çok olmuştu. Şampuanda paraben, sülfat vs. var mı diye düşündü. Fazla para verip iyisini alıyorum diye avuttu kendini.

Banyodan sonra çocuğunun kıyafetlerini giydirirken, acaba içinde polyester, akrilik, vinil, ağartıcı var mı diye düşündü, alerji ve hastalıklara sebep olmamak için kontrol ediliyorlardır diye düşünüp rahatlattı kendini.

Sonra evi temizleme sırası gelmişti, arap sabunu eve girmeyeli bayağı olmuştu. Güzel koku veren temizlik malzemelerini, bulaşık, çamaşır deterjanlarını düşündü, klor gazı, toksik maddeleri düşündü ve insan sağlığına zararlı şey niye satılsın diye ikna etti kendini.

Sonra çocuğunu yolculadı evden, içi rahat etmedi, senaryolar kafasında dönmeye başladı. Dışarıda samuray kılıcına denk gelir mi? Biri yanından geçerken yumruk atar mı? Kafasına bir şey düşer mi? Suya bassa elektrik çarpar mı? Trene binse raydan çıkar mı? Pazara gitse insan olmayı hazmedememiş biri tarafından bıçaklanır mı? Diye düşündü, attı kafasından bu düşünceleri, kafasını dağıtmak için telefonunu aldı eline. Sosyal medyanın akışına kaptırdı kendini. Farklı görüştekilere yorum yapmak istedi, aklına son dönemdeki jet hızındaki soruşturmalar geldi, vazgeçti. Canilerin, katillerin hapisteyken hakaret edenlere tazminat davası açıp gelir sağladıkları geldi aklına. Şerefsiz demenin kanunen suç, çirkef demenin suç olmadığını öğrendi. Az yemek yiyin diyen profesörü gördü. Ekonomi konusunda hiçbir bilgisi olmayan kadının akademik seyirci karşısında tasarruf önerilerini gördü, pazara akşam çıkmanın ev ekonomisine katkılarını gördü. Bir parti sözcüsünün maaşlara zam verirsek ihtiyaçlarını alırlar dediğini gördü. Tekstil işçilerinin grev hakkının engellenip tazminatsız 29 çıkış kodu ile işten atıldıklarını gördü. Tatile gidenlerin sorumsuzluk silsilesi ile nasıl can verdiklerini gördü, evinin kolonu sağlam mı? Demir çalınmış mı?, Depreme dayanıklı mı? diye düşündü. Evinin eski olmasını daha güvenli gördü, ahlak çökmeden önce yapılmıştı çünkü.

Maaşına gelen 15,75’lik zammı düşündü, kirasına gelenin neredeyse dörtte biriydi. Vasıfsız, işsiz elemanın arttığını, ülkenin bir kısmının yiyip, bir kısmının da onlara kuryelik yaptığını düşündü. İş ilanlarına baktı, işletme sahibinin garson ilanını uzaktan (remote) iş olarak ilana koyduğunu gördü. Sistemi tıkadığının farkındaydı çalışmaya devam ederek, emekli olup maaşının üçte birini alacağı geldi aklına, daha çalışması gerekiyordu.

Kiralar, yüksek enflasyon, alım gücünün düşmesi, açlık sınırının altında gelirler, kıyaslara girerse içinden çıkamayacağını anladı, çünkü söylenenlere göre bizi kıskanan ülkeler vardı, inanmak istedi.

Yaşamımı kendim ve çevremdekiler için güvenli, sağlıklı, yaşanabilir hale gelmesi için hangi mesleği seçmeliydim diye düşündü.

Gıda mühendisi, tekstil mühendisi, Kimya Mühendisi, Hukukçu, Siyasetçi, Ekonomist, Mali Müşavir bilemedi, karar veremedi.

Gözlerini açtığında Finlandiya’da evinin bahçesindeydi, yaşananların kâbus olmasına sevindi. Dünya Mutluluk Raporunda birinci sırada bir ülkede yaşıyordu, geliri, sosyal desteği, sağlığı, özgürlüğü, refahı devletinin garantisindeydi. Ona ne mutlu ki; sadece yaşamak kalmıştı.

Ez cümle; Dücane Cündioğlu Hocanın kısa videosunda karşıma çıktı. “Düşünme, sorgulama, odaklanma, iyi yaşamak isteyenlerin harcıdır, bizim ülkemiz insanı yaşamda kalma mücadelesi vermekten, iyi yaşama nasıl olur diye sormuyorlar, kimse de bunun sorulmasını istemiyor.”

Yaşanılası günlere.

 

 

 

 

 

 

 

 

reklam

Yorumlar

Yorumlar (4 Yorum)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

  • Dilek Baykal :

    25 Şubat 2025-15:37

    Nokta atışı👏👏👏

  • Anonim :

    25 Şubat 2025-19:45

    Harika 👏👏👏

  • Anonim :

    25 Şubat 2025-20:56

    👍🏻👍🏻👍🏻

  • handan gezgin sanin :

    28 Şubat 2025-17:30

    Şahane kalemine sağlık👏👏

İlginizi çekebilir

KURTULUŞ ve KURULUŞ  

KURTULUŞ ve KURULUŞ  

Özgün Haber Reklam Alanı
Özgün Haber Reklam Alanı
Tema Tasarım | AnatoliaWeb