Yeni adresimiz
Ana Sayfa Yazarlar 19.05.2024 270 Görüntüleme

MAYIS AFORİZMALARI

reklam

Herkesin yapacağı işleriyle ilgili motivasyonu olur. Benim de motivasyonum canım Gülhan’ın yazının teslim gününü söylemesi. Hangi günse teslim tarihi o gün oturup, önce deftere sonra da bilgisayara geçirmek, sizinle paylaşmak istediklerimi.

Hangi tür yazıyı okumayı seviyorsam, bir süre sonra öyle yazmak istiyorsun. Okurken,  bunu neden ben düşünemedim dedirten, biraz duygu, biraz düşünmeye zorlayan, biraz da bir şeyler öğreten yazıları seviyorum. Devrik cümle severim, ölçülü şiirden çok serbest yazılmış olanını tercih ederim, yormayan, kafamı dağıtacak kitapları.

Mesela, harika anlatımıyla Sunay Akın’ın işte o çocuk şuydu, orası burasıydı diye biten hikayelerine bayılırım. Neredeyse 25 sene önce 90 milyon okura ulaşan Tavuk Suyuna Çorba serisindeki keyifli hikayeleri severim.

Mesela, içinde hiçbir kahramanın adı geçmeyen, sıfatlarıyla anıldığı, nokta ve virgül dışında noktalama işaretinin kullanılmadığı “Körlük” romanını severim.

Bense uzun cümle, devrik cümle kurmayı, soru işareti ile bitirmeyi seviyorum. Eğitimini alsam da Noktalama İşaretlerinin, virgül fakiriyim biraz, okurken anlasam da yazarken –de, -da eklerinde tereddütüm hiç bitmez, affola…

***

Geçen ay, konu kitap, edebiyat, noktalama işareti olunca kendisini çokça andığım Türkan Hoca’mın sayesinde kendisi gibi Edebiyat Öğretmeni olan Funda Özsoy Erdoğan hocamın bir kitabını okudum.

Funda Hocam “Öğrenilmiş Çaresizlik” kitabında 6 hikayeyi bana değişik gelen üslubuyla geçmiş, şimdi, gelecek aynı anda yazmış ve hepsinin hikayesini 15 F – Ortaçeşme – Kadıköy otobüsünden yolcu olarak geçirmiş, etkilendim, diğer kitaplarını okumak ve tanışmak için sabırsızlanıyorum.

***

Okumayı seven birinin zaman kavramını yitirdiği yer neresidir? Tabii ki kitapçı. Her ne kadar adı hastalık olarak anılsa da, kitap kokusunu tutkuyla sevmenin karşılığı “Bibliosmia”. Ne demek istediğimi ancak aradaki farkı ayırt edenler bilir. Modern Kitapçı, Avm Kitapçısı, Sahaf, yeni basım, eski basım hepsinin farklı kokusu vardır.

Eğer benim gibi yeni bir yazar arayışındaysanız raflarda kendinizi kaybedersiniz. Yorumda yaparsınız kendinizce, kitap basmanın maliyetini karşılayabilen herkesin bir kitabı olursa,  ticari amaç, deneyim için basılmış kitapların yanında kaliteli eserler gözden kaçar gibi gelir bana hep.

***

Mayıs demişken, bahsetmeden geçemeyeceklerim var.

1800’lü yıllarda Avustralya, Amerika ve Fransa’da günlük çalışma saatini 8 saate düşürülmesi ile ilgili protestolar sonucu 1889’dan beri “Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü” olarak kabul edilen Sosyalist ülkelerde tatil, kimi ülkelerde, artık sendikaların etkisine güvenmesem de, siyasi bir eylem biçimi olarak değerlendirilen 1 Mayıs.

Eylem, protesto, yürüyüş derken, geçtiğimiz meydanları temizleyen işçinin bayramıdır aslında ama “O” çalışmak zorundadır maalesef.

***

Her ne kadar muhafazakar kesimler tarafından bize ait olmadığı söylense de Orta Asya Türk kültüründen günümüze gelen, darda kalanların yardımına koşan Hızır ve denizlerin hakimi İlyas’ın yer yüzünde buluştuklarına inanılan Hıdırellez. Daha önce de paylaşmıştım sizinle Hıdırellez Duasını, bir kere daha dileyelim; “ Nesi varsa, bölüşecek biri olsun, nesi yoksa, bulup getirecek biri olsun”

***

Bir Hıdırellez günü Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i de koparır hayattan. Bir kadın sevmek yerine, memleket meselelerini kendine dert edinmiş, siyasi arenada beraberlik skoruna götürmüş buruk asılma hikayeleri hepimize farklı duygular hissettirir.

***

Sonra kendisini, anne, çocuk sağlığına adamış, kendisi de çok çocuğunu kaybetmiş, Mayıs ayında ölmüş bir aktivist Ann Marie Jarvis’i anmak isterim. Kızı Anna Jarvis, annesini ölümsüzleştirmek için çok uğraşmış, başarmışta, Mayıs ayının ikinci Pazar’ı olarak tüm dünyada kutlanan “Anneler Günü”.

Annemi ne zaman anmam gerektiğini bana hatırlatan, bize daha iyi hizmet etsin diye akla ev aletleri getiren, kapitalist düzenden rahatsız olmuş olacak ki; Anna Jarvis ömrünün son zamanlarını, tüm servetini, bugünün ticari olmasının iptali için harcamış, ne kadar enterasan değil mi?

Empat insan olarak diliyorum ki, ne kutluyorsak, kimseyi kırmadan, dökmeden kutlayalım.

***

Anneler Günü demişken Akademisyen Doç.Dr.Hande Özdinler’i anmadan geçemeyeceğim. Annesinin arkasından kaleme aldığı yazıdan minik bir kesit paylaşayım sizlerle.

“Mitokondri, hücreye enerji veren, canlı olmasını sağlayan organeldir ve babadan değil anneden gelir. Anne her çocuğuna enerjisini, enerji üretme mekanizmasını verir. Harcanan her enerji, annenin çocuğuna verdiği mitokondriden gelir. Dolayısıyla anneler vefat edebilirler ama anneler ölmez”

Eğer, anneniz hayatta değilse, bilimsel bir açıklama ile avutursunuz benim gibi kendinizi. Anneme söylemek isterim “Senin mitokondrin emin ellerinde, hiç aklın kalmasın”

***

Şimdiden kutlamak isterim; Atam’ın Samsun’dan Kurtuluş Mücadelesini başladığı gün 19 Mayıs 1919.

1981 yılına kadar Gençlik ve Spor Bayramı, 1981 yılından sonra “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”

Atam’ın da emaneti, bu topraklar var oldukça, bir çocuğun gözünde, bir çiftçinin nasırlı ellerinde, bir öğretmenin sözünde, bir askerin nöbetinde gözündeki yaşında, dalgalanan bir bayrakta, bir kitabın Önsöz’ünde…

“Ne mutlu Türk’üm diyene”

 

 

 

 

 

reklam

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

İlginizi çekebilir

HE-CE-Lİ-YO-RUM

HE-CE-Lİ-YO-RUM

Özgün Haber Reklam Alanı
Özgün Haber Reklam Alanı
Tema Tasarım | AnatoliaWeb