Ah o eski bayramlar/ Çocukluğumuz
Bayram ve bayram öncesi hazırlığın, tatlı telaşların, koşuşturmanın heyecanını mutlaka hatırlayanlar vardır.
Evler temizlenir, yemekler hazırlanır, uzaktan gelecekler için misafir odaları düzenlenirdi.
Allah’ım nelere mutlu olurduk, şimdi ki çocuklara inat.
Eğer eski kıyafetler büyükten, küçüğe kesip, biçilerek düzenlemeye gidilmediyse, yeni bir şeyler alma şansı doğardı.
Babam bizi bayram öncesi Ankara, da ucuz alabileceği yerlere alışverişe götürür, bütçeye uygun ihtiyaç seçilirdi.
Yani;
“Çocuğun pantolonu yok, bir ayakkabı alsak iyi olur” mantığı ile hareket edilir fuzuli bir şey alınmazdı.
Markalar sonra mı çıktı, ya da biz mi bilmezdik inanın hatırlamıyorum. Bildiğim şey;
Aldıklarımızı yatağın ucuna koyarak seyretmek, anlatılmaz bir mutluluktu.
Bayram sabahı erkenden kalkılır, namaza gidenler dönünce kahvaltı yapılırdı hep beraber.
Yarısı çöpe giden serpme kahvaltı gibi değil, bildiğiniz klasik tek çeşit peynir, zeytin, domates, salatalık işte.
Gel gör ki sanki dünyanın en zengin sofrasındaymış gibi hissederdik.
Giydiğimiz bayramlıklarla önce aile büyüklerinin elleri öpülür, harçlıklar alınır eğer veremeyecek durumdalarsa “çocuklar borcum olsun” derdi babam.
Küsmezdik, alınmazdık, cep telefonumuza gömülmez, trip atmazdık.
Tam tersine bir sonra ki bayramın en keyifli kısmı olan gezmelere çıkardık.
Elimizde bir şeker torbası mutlaka olurdu. En büyük tartışmamız “kim daha çok şeker toplayacak” olurdu.
Ve harçlık verenleri aramızda gizli bir casusun bilgileri gibi sessizce paylaşırdık.
Nasıl değerliydi o her bir kuruş.
Çünkü;
Parayla direk hiç işimiz olmazdı.
Olsa, olsa minik harçlıklar. En çok gazoz, leblebi, simit almak için biriktirilirdi o paralar.
Gelecek olanlar için evde beklerdi büyükler, sonra onlar ziyarete giderdi.
Yani kimse gelmesin, müsait değiliz, çocuk sınava çalışıyor rahatsız edilmeyelim yoktu.
Küslüğün kırgınlığın ayıp olduğu zamanlardı.
Günümüzde ise teknolojinin gelişmesi ve şehirleşme gibi faktörler nedeniyle bu geleneklerin çoğu kalmadı veya değişti. Artık insanlar bayramları daha çok kendileri için bir dinlenme zamanı olarak görüyorlar.
Yani önceleri bayram günleriydi, şimdi tatil günleri oldu.
Sevdiklerini arama nezaketinde bulunmayan, çocuklarımıza büyüklerini hatırlatmayan, kutlamaları hazır mesaj yoluyla tebrik eden bir toplum olduk.
Zamanımız yok!
Bu durum bize aile bağlarını artık eskisi gibi güçlü olmadığını, insan ilişkilerinin yüzeyselleştiğini ve toplumsal dayanışmanın azaldığını göstermektedir.
Eskiden bayramlar, insanların bir araya gelip birbirini daha yakından tanıması, yardımlaşması ve birlikte keyifli vakit geçirmesi için bir fırsattı. Bu değerlerin unutulması kayıp bir kültürel mirasın kaybolmasına neden olmaktadır.
Yani bizi biz yapan sıcak, samimi ve coşkulu bir araya gelmemizi sağlayan geleneklerimiz birer birer kayboluyor.
Avrupa, ya özeniyoruz ama hiç bir Avrupalı Noel Bayramını kutlamadan geçirmiyor.
Ben küçüklerin gözlerinden,
Büyüklerin ellerinden öperek herkesin bayramını kutluyorum.
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi