Yeni adresimiz
Ana Sayfa Yazarlar 29.12.2023 374 Görüntüleme

DÖNÜŞÜM

reklam

Başlığa bakınca sanmayın ki Kafka’nın Gregor Samsa’sını anlatacağım sizlere, zaten öyküde anlatılan kapitalizm ve burjuvazinin aile ilişkilerinden çok Rus edebiyatında sıklıkla işlenen fakir roman kahramanlarını daha çok andırıyor şu sıralar hayatımız.

Yaş dönümü, yıl dönümü, içinde başlangıç ve bitiş barındıran almamız gereken derslerle, yeni yaşa, yeni seneye, dönüşerek geçiş yaptığımız, geçmiş kararlarımızı sorgulayıp yeni kararlar aldığımız başlangıçlar…

***

İstiyorum ki daha önce yazdığım ufak tefek denemeleri de yazılarımın içine alayım, bu denemeleri okuyup mutlaka yazmalısın diyenler biraz da ilham kaynağım…

Beş altı sene önce, sabahın erken saatlerinde çocukluğumun geçtiği o aşı boyalı ahşap ev değil tabii ki, sıradan bir apartmanın bulunduğu sokağımıza düştü yolum. Çok değerli Mehmet Yanç hocam der; derimiz dışarıda diye, İç Anadolu’nun bir tabiri olsa gerek kendimizi anlatırken en yalın haliyle anlatmamız bundandır bence…

Neyse sokağa yolum düşünce; anılar saldırır mı insana, saldırıyormuş o gün anladım. Yaşanılan en büyük yer bizim sokak sanırdım oysaki sokak büyük değil biz küçükmüşüz, merdivenlerine çok çocuk sığardı, ben tek başıma oturunca yer kalmadı sanki. Şimdiki çocukların aksine yakar top, dokuztaş, istop, futbol oynadığımız yer daralmıştı, kiremit tozunu yapraklara sarıp dolma yaptığımız bahçe duvarları yoktu, pulla süslediğimiz telli arabaları gezdirecek yer de kalmamıştı, topumuzun kaçtığı bodrum, balkon demirleri aynı ama üzeri kapanmıştı. Giriş katında çoğu zaman korkarak geçtiğimiz İğneci Teyze ve iyi bir insan olmasına rağmen bazen aldığı alkolün etkisi ile sabahı sabah ettiren oğlu Tahsin Abi, arka balkondan karşı apartmana gerek çamaşır asmak gerekse yiyecek paylaşmak için kurduğumuz ipimiz vardı, bitişik apartmanda yan balkondan geç saatlere kadar sohbet edilen, acil istekler için duvara vurup haberleştiğimiz Nurcan Teyze, kendi ailemin büyükleri gözümün önündeydi sanki haza İstanbul beyefendisi üzerimizdeki emeği çok büyük dedem, benim ananemle beraber iki evladını toprağa vermiş, bana ilk dualarımı öğreten, şimdi olsa hikâyesini dinlemek için dizinin dibinden kalkmayacağım büyük ananem, kabuğu kendine dar gelmiş daha fazlasını hak etmiş annem, şansı bir türlü yaver gitmemiş babam, kız kardeş kavgalarımız, yanımda o günlerden tek kalanım kardeşim, ben hakkımı yedikten sonra kendi hakkını da benimle bölüşen, okurken gözleri dolacak kardeşim, tanıdığım en iyi insan, yokluğuna alışamadığım dayım ve çayın içinden çıkan çöplerden kimin geleceğini tahmin etmeye çalıştığımız, telefonsuz haberleştiğimiz, zilin çalmasıyla şenlenen evimiz, uzaklardan çam kolonyası veya yol molalarında alınan pişmaniyeyle gelen, gelince sevinip, giderken hüzünlendiğimiz sevdiklerimiz vardı o evde…

 

Hatalarımız, paylaştıklarımız, paylaşamadıklarımız, farklılıklarımız, hep beraber alınan dondurmalar, çekirdekler, katlarda kilim sererek oynadığımız evcilikler, evli evine köylü köyüne diyerek akşam evlere dağılmalarımız, ilk okul heyecanları, ilk acılarımız, diz yaralarımız, utançlarımız, eksikliklerimiz, okula tek sıra dizilip kahyaya benzeyen elinde sopalı biri ile okula götürülen adı şimdilerde Sevgi Evi olan, yetiştirme yurdundan yaşıtlarımız, yurdun bahçesinde oynarken gördükleri erkeğe Baba, kadına Anne diyen, bana ne getirdin diyen hayata eksik başlamış yaşıtlarımız…

Telefon kulübesinde sıra beklememek için Huzurevi bahçesindeki ankesörlü telefona gidip, beş dakika sohbeti ile gözlerimizi dolduran, evlat, eş yolu bekleyen Huzurevi sakinleri…

Merhametli, vicdanlı, duyarlı, yufka yürekli olmamıza sebep sokaklar, bizi iyi insana dönüştüren, oluşturan, yaşamımızın bir yerinde hayatımıza değmiş, yanımızda hala olan ve olamayanlarla biriktirdiğimiz anılarımız…

***

Bana doğum günlerinde ve sene sonlarında kronolojik sırayla yaşadıklarımızı gözden geçirmek kimi zaman hüzünlü olsa da iyi geliyor…

Yazdıklarım ne tavsiye, ne temenni sadece sıradan bir karalama.

Hayat maalesef her durumda, her konuda tecrübe edinecek kadar uzun değil, deneyenlerin, yaşayanların da tecrübelerinden faydalanıp okumalıyız sonuna kadar; malum miladi takvimi kullanıyoruz; kim ne derse desin koca bir sene bitiyor, bu bitişli, başlangıçlı günler lazımdır, sorgulamak için, yargılamak için, yeni kararlar almak ve kararları uygulamak için.

Hepimiz hayattaki misyonumuzu tamamlayana kadar kalıyoruz bu hayatta, resmi biraz geniş görmeliyiz, olanın neden olduğunu, olmayanın neden olmadığını, hepimiz farklı konularla sınanıyoruz devamı da gelecek maalesef, kimi sağlıkla, kimi varlıkla, kimi yoklukla, kimi aşkla, kimi evlatla, kimi ebeveynle, hepsinin sebebi olduğu, sırası geleceği, sonu geleceğine inanırsak daha mı kolay olur her şey; Şeyh Şamil Hocamın sıkça söylediği gibi sen doğru cevabı verene kadar aynı soru sorulur.

Her ne kadar Mantık bir ilim olsa da, biz yine her şeye rağmen arınarak, yüreğimizin sesini dinleyerek, geç olmadan, güç olmadan; inandığımız, sığındığımız ne varsa, istediğimiz güç her ne ise; ister dua, ister Secret, ister Karma, ister Ying Yang, ister Reiki, ister Ki topu…

 

Dualarınız, kaderiniz, totemleriniz, mantralarınız, burcunuz, siz ne isterseniz onu getirsin size.

 

Unutmayın; ne kadar kahramanı olursa olsun, hikaye bizim hikayemiz…

 

Bir Hıdırellez duası olsa da; yeni yıl için sizlere duam;

“Nesi varsa, bölüşecek biri olsun, nesi yoksa, bulup getirecek biri olsun.”

***

Neredeyse aramızdan ayrılmasının üzerinden 1 yıl geçti Ali Hocamın, yokluğuna alışamadım, kimi sevdiklerinin bir kenarında çerçevelenmiş olarak kendine yer bulan bu şiiri sizlerle paylaşma cesaretini anca bulabildim.

BEN OLMADIĞIM DA…

Ben olmadığımda, masanızda.

Oturacağım yerin önüne…

          bir kadeh bırakın.

Kalsın… siz masadan kalkıncaya kadar.

Ama… Herkesin en iyi göreceği yerde olmalıyım.

Şiirden, sanattan,

          aşktan bahsedin…

Tarih ağırlıklı da olsun konular…

Ve… sohbete:

Ara sıra,

Mezopotamya’dan başlayın.

BAKIN…

On bin yıllar, nasıl da geçmiş,

Bir şişedeki rakıyı bitirmeden.

                                            Ali ÜNAL

                                        26 Mart 2011

                                             Dereseki

reklam

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

İlginizi çekebilir

YÜRÜYEN KÖŞK

YÜRÜYEN KÖŞK

Özgün Haber Reklam Alanı
Özgün Haber Reklam Alanı
Tema Tasarım | AnatoliaWeb