EN BÜYÜK ÖĞRETİCİ
İnsanın kendidir.
Çünkü insan, eğer kendi isterse öğrenir.
İstemsizce olağan öğrenmeler dışında… Bir bebeğin yürümeyi, konuşmayı, yemek yemeyi öğrenmesi gibi…
Yaşamın akışkanlığı içinde sürekli öğrenmekteyiz, gerekli gereksiz her şeyi… Duyularımızın, algımızın açıklığı sınırsızdır. Öğrenmenin devamı olan bilme haliyle çoğu kez, “Ben bunu biliyorum, duymuştum,” ya da “Görmüştüm,” deriz. Nereden öğrendiğimizi hatırlayamayız. Ancak sorulursa, belki düşünürüz ama hatırlayamasak da umursamayız. Hızlı bir akışın içinde eriyen, onlarca öğrenip de unuttuğumuz şey, şeyler vardır. Bu tam bir öğrenme şekli değildir elbette… Hatta bir kısmı kulaktan dolmalığıyla, eksik anlamalarla kirlenmiş, yanlış yorumladığımız ve kendimizi doğruluğunu savunurken bulduğumuz artık ve faydasız öğrenmeler bütünüdür.
Bilinçli bir öğrenme için daha büyük bir emek gerekir ki asıl kalıcı ve yararlı olan bilgiyi bize sağlayan, bilinçli öğrenmedir.
İnsan öğrenme konusunda dahi sanrılar içinde olabiliyor. İnsanın, dünya üzerindeki yaratılmış en akıllı varlık olmasına karşın, bu basit tavırlı yaklaşımı sergilemesi şaşırtıcı… Sahip olduğu karmaşık yapı, bilinç, bilinçaltı ve bilinçdışı ile tinsel ve maddesel özellikleri nedeniyle insanın, kendi benliğini çözememişliğiyle, dış etkenlere karşı fazla açık ve savunmasız kalışıyla çoğu kez basit olanı aradığını düşünüyorum. Kolay yaşamak için kısa yolu seçtiğini de söyleyebilirim.
Kendi kendine ve etrafta olup bitenler üzerine sorular sormayan, sadece nefes alıp vermekle yetinen kişiler, çoğu kez öğrenmenin peşinden koşmaz. Oysa kendimizi iyi tanımak için bile kişiliğimiz, duygularımız, tavırlarımız üzerine düşünmemiz ve kendimizi kendimize öğretmemiz gerektiği aşikârdır. Dolayısıyla “Kendini bilmek” bilgisi insanı eksiklerini tamamlamaya, yanlışlarını düzeltmeye, açlıklarını gidermeye yöneltecektir. Bunların hepsi diğer bilgilere ulaşmak isteği doğuracaktır.
Öğrenme ihtiyacı olmadan ve bilginin nasıl öğrenileceğini öğrenmeden işler pek de yolunda gitmez.
Ailede öğrendik, okulda öğrendik, sosyal ortamda, iş ortamında öğrendik. Sonra kitaplardan, filmlerden, belgesellerden vs. öğrendik. Ama neyi, ne kadar öğrendik? Bu esnada hayatımızın içinde işlevi olmayan pek çok öğretiye de maruz kaldık, istisnasız, hepimiz… Gereksiz olanları elemeyi öğrenmek de önemlidir mesela… Düşünceleri ağırlaştırır. Öğrenme tutkusu olanlar bunu çabuk kavrarlar, seçer ve ustalaşırlar. İnsan her şeyi bilemez, her şeyi bildiğini iddia edenler, pek çok şeyi olduğu gibi en başta görgüyü öğrenememiştir.
Öğretmek, olanaklı olanı göstermektir yalnızca. Öğrenmekse onu kendin için olanaklı kılmaktır.
Paulo Coelho
Coelho’nun bu sözünü seviyorum çünkü gerçekten bize öğretenler sadece yol gösterenlerdir. Öğreten, kişinin kendi olduğunda sadece olanaklı olanı karşısındakine sunabilir. Öğrenmek ise sindirmek ve uygun şekilde kullanmaktır. Onun için;
En Büyük Öğretici
İnsanın kendidir. Çünkü insan, eğer kendi isterse öğrenir.
Öğrenmek bilgi edinmek değildir. Öğrenilen bilgiyi özümsemek ve nerede, nasıl, ne zaman kullanacağının uygunluğuyla hayatının ya da hayatın hangi alanındaki bir akışta, tıpkı sudaki doğru yöne yüzen bir balık gibi onu yüzdürmektir.
Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun!
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi
-
LORDLAR VE LEYDİLER