Her Gün Kirleniyoruz!
Temiz yaşamak neredeyse imkânsız…
Ne yaparsak yapalım temizlenmiyoruz…
Davranışlarımız, konuştuklarımız,
Hissettiklerimiz…
Yediklerimiz, içtiklerimiz, soluduğumuz hava, okuduklarımız seyrettiklerimiz…
Hatta güldüklerimiz.
Vücudumuz, zihnimiz, ruhumuz kirli…
Negatif düşünceler, endişeler, korkular, kıskançlık, öfke zihnimizi bulandıran düşünceler…
Stressiz hayat neredeyse imkânsız…
Gereksiz gürültüler, bağırıp çağırmak, cümlelerin ağırlığı… İnsan her türlü konforu sağlıyor da ayakta kalmak ve yaşam sevinci için gerekli olan ruhunu korumak için ne yapıyor?
Bence hiç…
Kimse kimsenin sevincine ortak olmuyor hep bir yarış, rekabet, telaş, zamansızlık var…
Hoyratlık alabildiğine…
Beyin fukara olunca, dil ukala olurmuş…(Alıntı)
Dilimiz iletişim şeklimiz ve nasıl kullandığımız çok önemli…
Mesela kalp kırmadan önce “dur bir nefes al” denirdi…
Edep, terbiye, ahlak, onur, haysiyet kelimeleri çok şey ifade ederdi…
Önceleri para kazanmak denilince “helalinden olsun” denilirdi şimdi “bravo adama/kadına ne yaptı etti parayı aldı” oldu.
Başarı; birinin üzerine basılarak torpille, hak etmediği yere gelmek değil “bileğinin hakkıyla, emekle kazanmaktı”.
Pazarda tartacağı kirazın çürüklerini ayırarak veren kişiye teşekkür ettiğimde “Ödediğiniz miktarın hakkını almak kadar doğal ne olabilir ki. Burdur’da öğretmenim, aynısını alışveriş yaparken bende bekliyorum… Okul tatil oldu, malum boş durmak olmuyor, burada satış yapıyorum. Hak, hukuk önemli” dedi…
“Kandırmak” o kadar doğallaştı ki, artık yüzü kızaran insan neredeyse yok…
Kaç kişi kaldı böyle…
Gençlere hedefleri sorulduğunda “kısa yoldan zengin olmak” cevabını veriyorlar.
İş disiplini deseniz, onu ona uydur, salla gitsin mantığında…
İyiliğe tereddütle bakıyoruz artık “arkasında bir şey çıkacak” diye
Siyaset kirli
Eğitim kirli
Düzen kirli
İlişkiler kirli
Ruhlar kirli
Her gün evimizi temizleyelim, bedenimizi güzel kıyafetlerle cazip hale getirelim, fakat ruhumuz?
Eski sufilerin yaptığı gibi kapanıp kırk gün çıkmayalım… Hoş bu bile bizi arındırmaz!
Her tarafımıza bulaşmış, bizi her gün biraz daha içine çekiyor…
Bu durumdan nasıl kurtulacağız?
Dergâhımız tekrar kalbe yönelmek…
Arınmak…
Sevgi kavanozu yapıp her gün hayata anlam katacak bir iyilik yapmak mesela…
Güzel bir cümle… İnsansı gibi değil insan gibi daha iyi yaşamak, davranmak… Hayatımızı ve ilişkileri güçlendirip anlamlandırmak…
Hikâye bu ya; bir grup Kızılderili hızla yol alırken ekip lideri aniden durur.
Diğerleri de durup neden durduğunu sorduklarında.
“Çok kısa sürede hızlı gittik, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik.” der…
Bizlerde bunu sık sık hatırlamalıyız diye düşünüyorum zira ruhlarımızı sanki kaldırdık bir yerlere koyduk, bu yüzdendir ki bu telaş, bu koşuşturma, bu hırs, bu pervasızlık, bu acımasızlık…
Ruh sevgi ile doymayınca, beden, zihin doyuma ulaşmak için anlamsızlığın peşinde koşuyor.
Oysa;
Yunus Emre’nin dediği gibi kendinizi anlamsız bir nokta olarak gördüğünüzde bir bakmışsınız ki anlamlı bir cümlenin sonundasınız…
“Öz” de buluşmak dileğiyle…
Holistik Yaşam Danışmanı
Serpil Çalışkanoğlu
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi