Yeni adresimiz
Ana Sayfa Yazarlar 26.05.2023 396 Görüntüleme

Ölüyormuş gibi hissediyorsun ama ölmüyorsun…

reklam

Ölüyormuş gibi hissediyorsun ama ölmüyorsun…

Bir Ayrılık Hikâyesi

 

Ayrılıkların en kötüsü birini severken, farkında olarak veya olmayarak onu herkesin yerine koyup, her şeyiniz yapmışken hayatınızdan gitmesidir…

 

Nasıl olduğunu, ne zaman bu bitiş noktasına geldiğinizi anlamaya çalışırsınız ama işin kötüsü aklınıza hep önce güzel anılar gelir…

Sahnede;

Tüm duygular birbirinden rol çalmak için beklerler…

Hüzün başroldedir… Karnınızda, kalbinizde, gözlerinizde kelebeklerin yerini ağır bir keder kaplar…

Özlersiniz bakışını, kokusunu, ellerini, sarılışını.

Resimlere bakar, birbirinize yazdıklarınızı (kızgınlıkla silmediyseniz) defalarca okursunuz yeniden anlamdırarak…

Verdiğiniz sözler gelir aklınıza imzasız anlaşmalar…

Sen benim nefesimsin

Senin elini asla bırakmam

Sen benim dünyamsın

Ne kadar beklemişim gelmeni

Ruhunu önceden tanıyorum

 

İlişkinin özellikle ilk dönemlerinde aynı anda aynı şeyi düşünüp diğerinin dile getirmesine, ne kadar çok ortak noktanız olduğuna, suskunluklarınızda bile aynı düşüncenin zihninizden geçmesine şaşar kalırsınız…

Bazı yeteneklerini sanki keşfedilmemiş bir ülkeyi bulmuş gibi öve öve bitiremezsiniz… Oysa alt tarafı güzel yemek yapıp, iyi araba kullanıp, sevdiğiniz bir kaç şeye itina gösterdi diye evrenin size nasıl bir mucize verdiğini düşünürsünüz…

Övgü insana iyi gelir onaylanmak ruhu okşar…

Bununla birlikte;

 

Aslında bilirsiniz kimse kimsenin nefesi olmadığını, söz vermelerin bir tartışmada kalp kırdığını, yerle bir olduğunu ama inanmak size kendinizi değerli hissettirir…

 

Bazen severken ayarı tutturamayız…

 

‘Azı karar olmadı hiç sevmelerim, hep çoğu zarar dedikleri kadar sevdim’ demiş Murathan Mungan

Ne güzel demiş…

 

İnsanı temel olarak ayakta tutan iki duygudur…

Sevgi ve korku…

Sevgi güç verir, özel hissettirir, ruhun en iyileştirici merhemidir… Yenilmez hissedersiniz kendinizi.

“Korku” ise kaybetmeyi, öfkeyi, içine kapanmayı ve hatta hastalıkları doğurur…

Bu yüzden sarılırsınız cümlelere ve o cümlelerin sıcaklığını en çok yalnız kaldığınızda ararsınız…

 

İstemediğiniz zamanlarda bing bing diye ses çıkartarak sinirlenmenize sebep olan cep telefonunuza neredeyse en değerli eşyanız gibi tutunursunuz…

 

Gelecek bir mesaj için kalbiniz her an tetikte bekler…

Oysa içten içe bilirsiniz ki yenildiğiniz bir savaşa devam etmek anlamsızdır…

Sonra yerini öfke alır… içinizde ki ses sürekli konuşur “Ben sana demiştim, bak gördün mü? Biliyordum zaten, yanlıştı” Kendince sebepler arar zihniniz…

Hayal kırıklığı geri durur mu?

Üstünüze üstünüze gelir

Sıvası dökülmüş ev gibi elinizde kalır tüm inandıklarınız…

 

Sevmek zahmetli bir iştir… Kimsenin bu zahmete katlanmaya, emek vermeye niyeti yoktur… Sizi siz olarak sevemeyen hep bir eksiğinizi arayan insan zaten doğru insan değildir…

 

Gönül çalamazsan aşkın sazını

Ne perdeye dokun ne teli incit

Eğer çekemezsen gülün nazını

Ne dikene dokun ne gülü incit…

Ne ince zarif bir çizgi bu dizeler… Ve ne çok anlam içerir anlayana…

 

Biten bir ilişkinin ardından;

 

Acı ile baş etmeye çalışmak değil, acıyı da diğer duygular gibi yaşamak gerektiğini,

En zor anlarda bile gülmek için bir neden bulmayı,

Çocuk saflığında hayata bakabilmeyi,

Hayal kurmanın güzelliğini,

Sevmenin görmeden konuşmadan da olabileceğini,

Olaylara takılı kalmayıp sayfa çevirmeyi,

Kendinin farkına varmayı,

Cümlelerin bazen yetersiz kaldığını…

 

Umut belki de gelecek sayfadadır diyerek; Yaşadıklarınızın öğrettiklerine bakıp hayata teşekkür etmeyi bilmek gerekir…

reklam

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

İlginizi çekebilir

AK Parti’nin İşi Zor!..

AK Parti’nin İşi Zor!..

Özgün Haber Reklam Alanı
Özgün Haber Reklam Alanı
Tema Tasarım | AnatoliaWeb