KARMA KARIŞIK (!)
Geçmişte sana ait olup, sen de olmayan neye sahip olmak istersin deseler, okul zamanlarında Türkçe dersinin 25-30 puan değerlendirmeli, son kompozisyon sorularına o puanı alabilmek için neler saçmaladığımı görmek ve yeniden okumak isterdim.
Yazmaya çalışınca, okuduğum bir romanın ne zorluklarla yazıldığını düşünüyorum. Belki de yazarı için akıp giden hikâye, beni detaylarda kaybediyor. 300-400 sayfalık bir romanı kişiler, yaşanılan yer, ortam, geçmiş, an ve gelecekle tasviri daha da çok kıymetli benim için.
Yazan olmak, okuduğunu eleştiren olmaktan daha zormuş.
*
Bahara girdiğimiz bu günlerde; toprak uyanırken, yorgunluğunu deyimde yanında beraber getirse de, yine de insan umutlanıyor, kaldırım taşını kırıp çıkan çiçeğin inadından…
Bazı başlangıçlar iyi insan olmamız için dönemeçlerdir.
*
Bu felsefelerden en tanıdık olanı ise Karma…
Karma felsefesi, her birimizin kendi davranışlarımızdan sorumlu olmasını sağlayan ve bizi bu davranışların ardından gelen sonuçları kabul etmek zorunda kalacağımız bir konuma getiren yasadır.
Karma’ya göre yetenek ya da hırs, fırsat ya da soyaçekim, kişiyi zenginliğe ulaştıran şey her ne ise bu, bizzat o kişinin karmasının ürünüdür.
Şimdi, bize geçmişten gelir, gelecek de, şimdi de oluşturulmaktadır.
Karma Felsefesini okurken aslında ister Uzakdoğu’dan, ister Hindistan’dan, nereden gelirse gelsin, o eski sözlerimiz var ya; hani aslında bir cümledir de, bir kompozisyon yazdırır bize.
Etme, bulma dünyası, ne ekersen, onu biçersin, kendim ettim, kendim buldum gibi sözler çıktı karşıma, aslında detaylarda fark olsa da, tüm dinler, tüm felsefeler, tüm doktrinler özünde adı ne olursa olsun, nereden gelirse gelsin; iyi olmayı, doğru olmayı, empatiyi, yani insana dair her şeyi öğretiyordu.
İnsana dair diyorum çünkü Budizm’de dünyadaki bütün dünyevi şeylerden uzaklaşıp, insanın kendi içine dönmesi durumu, yani Nirvana’ya ulaşmak diye kullandığımız deyimde; kadın, erkek ayrımı da yok. Önce insan olmayı öğrenmeliyiz.
Sonra da o müthiş kitap; “Bir Çift Yürek” kitabına konu olan Avusturya yerlileri Aborjinler’in hayatı geliyor aklıma. Sezgisel, düşünsel yetilerinin ne kadar fazla olduğunu düşünüyorum. Sanki bizde, hayatın bize öğrettiği hırslardan, nefretten, bencillikten kurtulursak, biraz da olsa birbirimizi sevmeyi öğrenebilirmişiz gibi geliyor.
*
Toplum olarak; yaşadığımız ekonomik, sosyal vs. sorunlarımız arasında sanki bu felsefelere ayıracak zamanımız yok gibi gözüküyor. Ama ben yine de öğrenmenin bireyden başladığına inanıyorum.
Nerden başlarsak başlayalım, sorunlarla uğraşırken hayatı kaçırdığımızın farkında olmalı insan adına ister karma, ister ilahi adalet diyelim.
Hep “Ne ekersek; onu biçelim”
*
Gidenin Ardından…
Eğer hayatında öğrenmek amaçsa; günün sonunda, bir kitaptan, bir filmden, hatta kimilerinin alt kültür olarak gördüğü dizilerden bile bir şey öğrenebilirsin. Popüler bir dizide kaç kişi yakaladı bilmiyorum ama bir dövme göründü.
“Saudade” Portekizce kökenli bir kelime; “ Artık olmayan, kaybolan veya giden birine veya bir şeye duyulan sürekli özlem” anlamına geliyor, sevdiklerimizin arkasından çaresizliğimizi tanımlayan tek bir kelimeyi sizlerde paylaşmak istedim.
Şimdi Ali Hocamın şiir defterinde kaybolma zamanı…
ŞİİRLE ANLATIM
Aşkı da yazmalı, savaşı da şiirle
Yorgun düşen
Kaybeden yüreğin yarasını
Şiirle aşka dönüştürür ki
Bu geçmişte yaşanan
Türkülere çevrilen aşkın ağıtlarıdır şiir.
Şiir çaresizdir ölümün acısına
Sürdükçe, yaralı yüreğine o merhemi,
Başka anılar çıkar arasından.
Şiir bir sokak ortasında ağlayan çocuktur.
Elini dokunduramazsın
Bu sefer şiir korkar kaçar
Yakarırsın savaşın tanrılarına
Kabullense de dileği çocuğun
Şiirle gülümsemiş olur yüreğin.
19.02.2018/Dereseki
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi