DİLLER SUSTU, KALPLER KONUŞTU
Sanki ülkemiz kaderimiz olmuş… Bir yanımız hep hüzün…
Biraz ezik, biraz çekingen, kaderci halimiz…
Bir şey olur diye çok sevinmeye, sevilmeye korkan yanımız
ve olmadık yerde ve zamanda çıkıveren cevvalliğimiz…
500 km mesafeye yayılan afet bize neler, neler yaşattı.
DİLLER SUSTU, KALPLER KONUŞTU
Nefeslerimizi tuttuk, dualar ettik, uykusuzluğun bu kadar dayanılır olabileceğini, kurtarılan her kişi için tebessüm ederken kurtarılmayı bekleyen her can için yas tutup umut ettik…
Deprem bölgesine her ülkeden yardıma gelen yüreği güzel insanlar. Bir kez daha gördük ki;
Kalbin siyaseti, dili, dini, ırkı yokmuş, olmamalıymış…
Birilerini suçladık. Her birimizin suçlu olduğunu unutup.
Müteahhit malzemeden çaldı, ev yapıp helal olmayan bir parayı kazandı, mimar göz yumdu, sen evinin temelinin, kolonları taşıyıp taşımayacağını bilmeden üst kat çıktın, devlet rant için izin verdi.. Çıkan, çıkacak olan imar affını bekleyip sağlamlığını, oturula bilirliğini teyit etmediğimiz yasallığımıza sevindik…
Ne denetleme ne sorumluluk yeter ki çıkarlar söz konusu olsun. Kim suçlu? Üzgünüm ama göz yuman herkes, hepimiz…
Bu bana kısaltılmış haliyle şu tekerlemeyi hatırlattı. Ağaç nerde / Balta kesti / Balta nerde / Suya düştü / Su nerde / İnek İçti / İnek nerde / Dağa kaçtı / Dağ nerde / Yandı bitti kül oldu…
İlla ki yaşayarak mı öğreneceğiz? Kaç kez acı çekerek, yanarak ders alacağız…
Fay hattının üzerinde olup yılda 1500 depremin yaşandığı söylenen Japonya’da neden bu kadar kayıp olmuyor veya uzağa gitmeden okuduğum kadarı ile Hatay’ın Erzin ilçesinde hiçbir ev YIKILMAMIŞ neden acaba?
Demek ki;
İşini vicdan ve sorumlulukla yapan birçok insan var…
Sağlam yapılar olsa demek ki biz bunu belki çok az hasarla atlatacaktık… Şu an gönüllerimiz gibi viran her yer… Yıkık, dökük perişan…
Denetimin olmadığı yerde vicdanlarımız denetici olmalı..
Kendi yaptığı binada yakınlarını kaybeden bir insanın hayatın bir alma verme dengesi olduğunu ve yaptıklarının yazık ki yakınlarından çıkacağını bilmesi gerekiyor artık…
Eskiler buna yapma etme dünyası, ektiğini biçme derler…
Üzgünüm ama bu böyle…
Deprem değil insan öldürür!
Bizi ne bekliyor;
Birçok insan travmanın ilk günlerinde savaş ya da kaç durumunda. Kaybettiklerinin acısı yaşarken, yerinden, yurdundan olması, anılarının yok olup gitmesini ve o geceyi ömür boyu unutmayacaklar.
Önce belirsizlik ardından koca bir boşluk. Korkularla baş etme, uykusuzluk, her an tetikte olma… Daha birçok psikolojik sorun yaşanacak ve ne yazık ki, çocuklar, masum çocuklarımıza bunun hesabını kimse veremeyecek…
Daha çok yolumuz var…
İnsan ne yazık ki unutan demekmiş… Belki de böyle katlana biliyor büyük acılara…
Biz keşke hepsini unutmasak ve ötekileştirdiğimiz her insanla depremde bir araya geldiğimiz gibi
Keşke yalnızca acıda, ölümde değil başka günlerde de buluşsak.
Mesela;
Ağıtlar yerine, halaylar çektiğimiz, ya da her insanın ibadetini, siyasetini, kıyafetini dışarda bıraktığı, mutlu olduğu, aşık olduğu, güldüğü… BİRLİKTE bilmediğimiz bir çok dilde nasıl kenetlendiysek öyle kenetlenebilsek…
Her zamankinden çok bir olmaya ihtiyacımız var…
Hem de uzun bir süre…
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi