SİVAS ELLERİNDE SAZIM ÇALINIR…
Büyük ozanlar, düşünürler, kurucu ve kurtuluşu yapan liderler; bulundukları bozuk düzen ve zulme karşı koyan; ölüme “gözünü kırpmadan giden” yürekli kişilerdir. Tarihte örnekleri çok olmuştur… Roma’ya karşı Trakyalı Spartacus, İngiltere’de Robin Hood, Libya’da Ömer Muhtar, Afrika’da Lumumba, Şili’de Rodrigo, Bolivya’da Che Guevara, ve Deniz Gezmişler ve de; niceleri…
**
Ne var ki, tarihin her devrinde, devletlerin içinde tarikat ve cemaatlerin halka yaptığı büyük işkenceler ve katliamlar yalnız İslam toplumunda değil; Pagan dönemi ve Ortaçağ Engizisyonları… Her coğrafyada çirkin ve korkunç yüzünü göstermiştir. Sokrates’in Baldıran zehri ile idamından tutunda; HYPATİA M.S. 415 İskenderiye Akademisi EUDOXUS’ün geleneğinin devamı. Doğayı, matematik, mantık, deney ve sorgulamalarla açıklamaya çalışır… Tanrılara karşı geldiği için taşlanarak öldürülür. İtalyan asıllı BRUNO; Rönesans felsefesini biçimlendiren filozof “DİN CAHİLLER İÇİN, FELSEFE İSE; SEÇKİNLER İÇİNDİR.” Bu sözlere kiliseye aykırı bulunduğu için; ROMA meydanında bir kazığa bağlanır ve yakılır. (1600) BRUNO aynı zamanda çok iyi bir gökbilimcidir. İslam coğrafyasında da çok aydın kişiler; gerçek din adamı olmayan, cemaatler ve devlet adamları tarafından yok edilmiştir. Hallacı Mansur, Nesimi ve PİR SULTAN devlet tarafından katledilir. Hallacı Mansur’un kolları, ayakları ve dili kesilir. Nesimi’nin canlı canlı derisi yüzülür. PİR SULTANSA PİRSULTANSA Sivas Toprakkale Kaleiçi semtinde Hızır Paşa tarafından idam edilirken aynı zamanda da taşlanmasını emreder. Kinin zirve yapmasıdır Pir Sultana… Cumhuriyet Döneminde ise Kubilay’ın başı kesilir. Cinayetler, katliamlar için çok sözler yazılmış, çok resimler çok karikatürler çizilmiştir. Her çizginin, her rengin, mutlaka bir anlamı, mesajı olsa gerek. Beni en çok etkileyen bu sözü sizlerle paylaşmak istedim. “FİLOZOFLAR, HİÇBİR ZAMAN DİN ADAMLARINI ÖLDÜRMEMİŞLERDİR. AMA DİN ADAMLARI HER ZAMAN ALİMLERİ KATLETMİŞTİR.” (Friedrich Nietzsche)
**
Büyük ozanlar, düşünürler, kurtuluş ve kuruluşu başlatan kahramanlardır. O toprakların “Can suyudur.”, “nabzıdır” Eğer, o nabız hala atıyorsa yaşamın umudu var demektir. Pir Sultan’da kendi yaşadığı dönemde; halkının umudu, önderi olmuştur.
Osmanlı’nın Enderun’da yetiştirdiği yalılarda, köşklerde yaşayan, paşa, vali, sadrazam ve vezir rütbeleri ile payelendirdiği devşirmelerin, halkına işkence yaptığı kaoslu bir ortamın ulu bir ozanıdır… Pir Sultan Horasan ilinden gelen yürekli bir ozandır. Pir Sultan; Hakkın, adaletin, özgürlüğün sesidir. O yürekli sesleniş, günümüze kadar ses getirir. Yakın tarihimizde de Turan Emeksizler, Deniz Gezmişler o yolu izlerken, o geleneğin en büyük devamcısı da Mahsuni Şeriftir.
2 Temmuz 1993 tarihindeki Madımak Oteli katliamı, Çorum, Maraş, Malatya katliamı, tarikat ve cemaatlerin, Cumhuriyet ile hesaplaşmasını su yüzüne çıkardı.
19-28 Aralık 1978 olaylarında gazetelerde bir kadının “BENİ SEN ÖLDÜR, ONLARIN ELİNE BIRAKMA” dediği yer MARAŞTIR!… 1919-1922 yılları arasında; bu güzel vatanımızı 7 düvelden kurtaran, aynı cephede aynı karavanadan yemek yiyen kişilerin torunlarıyız. Bu ülke; nasıl bu hale geldi veya nasıl getirildi? !!! Aslında hepiniz biliyorsunuz… Ufak menfaatler uğruna, bir milletin çöküşü bunlar.
**
2 Temmuz 1993 Sivas’ta; “PİR SULTAN ABDAL ANMA ETKİNLİĞİ” günlerinde; camiden çıkan kalabalık, Aydınların kaldığı Madımak Otelini ateşe verirler… Güvenlik güçleri olayları önleyici ciddi bir eylemde bulunmaz. “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” naraları, siyah dumanların içinden gelen çığlıklarla karışır, yankılanır maalesef SİVAS’ta. 35 can, engizisyon usulü cayır cayır yanarlar…
İşin en ürkütücü ve en acı yanı da; dönemin Başbakanı Tansu Çiller; “ÇOK ŞÜKÜR HALKIN BURNU BİLE KANAMADI” sözleri olur. Bu sözleri ile yanarak can veren 35 kişiyi vatandaş olarak görmediği gibi, sanki onlar ölümü hak etmişler mesajını vermiştir. Deniz Gezmişlerin idamı için meclis oylamasında; iki elini kaldırarak Evet diyen dönemin Başbakanı Demirel’in ekolünden gelen kişidir Tansu Çiller.
**
Ve 15 TEMMUZ
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken; saygın din adamlarını hiç yanından ayırmaz. Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi, Ahmet Hamdi Akseki ve daha niceleri… Atatürk, dindar bir aile çocuğudur. Meclisi dualarla açar. Ama tarikat ve cemaatlerin, ülkeye zararını da çok iyi bildiği için, Diyanet Başkanlığını Devlet kurumu olarak açar. “Devletin dini adalettir” der. Ne var ki; 1950 yılından itibaren, siyasi sağ partiler, cemaat ve tarikatları yol arkadaşı yapıp, iktidarda kalma adına yollarına devam ettiler. İki sözlerinden birisi “Ezan susmaz, bayrak inmez”… Samimi halkın zaaflarından faydalanılarak; Milli Ordu’nun, Milli Eğitim’in ve de “Adalet mülkün temelidir.” Sözünün şiarı olan yargıyı da ele geçirerek; 251 şehidin bir hiç uğruna can verdiğini gündür 15 Temmuz…
Bizler bu ihanetleri yaşayarak gördük, acılarımızı ulusça paylaştık. Gelecekte çocuklarımız tarih kitaplarında asıl gerçeği okuyarak öğrenecekler…
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
Masumiyetin Bitişi
-
TABULA RASA
-
SEVTAP HOCAM SAYGILAR
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!