KUSURSUZ CİNAYET
Katilin Katilinden İtiraf!
‘İtiraf ediyorum Sayın Yargıç: Katili öldüren katil benim! Bundan utanmıyorum. Bilakis pek mesudum! Olması gereken oldu. Diyelim ki zaman doldu.
Her şey şöyle başladı:
Öyle bir gün ki neşeyle başlamak imkânsızdı. Uzun zamandır neredeyse her gün o sabahki gibiydi üstelik. Tatsız, tehditkâr, acılı! Dünyayı saran hastalık dahi bu durumu hafifletmiyor. İnsanlar çoktan öğrendi salgınla yaşamayı. ‘Evlere kapanmak hasarlı ruhları iyileştirir belki’ diye bir umut vardı içimde. Yanılmışım! Bozuldu sağlıklı olan ruhlar bile. Ben mi? Normal olarak tabii ki ben de etkilendim Sayın Yargıç! Yoksa katilin katili olur muydum hiç?
Sekreter hanımın daktilo sesi beni sinirlendiriyor, yalnız! Hala daktilo kullanıyor olmanız bile çileden çıkartıyor beni! Kaçıncı yüzyıldayız? Olacak iş değil! A, affedersiniz! Elbette devam edeyim, haklısınız konudan saptım. Aslında biliyor musunuz, konudan saptığım falan yok! Zaten konumuz bu! Çağın gerisinde olan her şey! İlkellik! Bunun gibi şeyler pek etkili oldu bu cinayetin işlenmesinde. Sesimi biraz yükselterek belirtmek isterim ki cinayet değil bir temizlik! Lütfen kayıtlara yaptığım şey bir ‘Temizlik’ olarak geçsin! Tıpkı casus filmlerindeki gibi… Beni o ajanlardan biri farz ediniz.
Hayır, hayır! Yanlış anladınız. Onlar kadar iyi eğitilmiş ve bir strateji dehası değilim elbet! Ne var ki azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. İnsan yeter ki istesin! Ben sadece istedim. Onun, onların yok olmasını istedim. Siz istemediniz mi? Açık yüreklilikle söyleyin, istemediniz mi? Affedersiniz, kusura bakmayın gülüyorum. Bu çılgın soruyu cevaplayamazsınız tabii… Neredeyiz biz, lunaparkta mı? Çarpışan arabada gibiyiz. Tabii çarpıştırdığımız laflarımız sadece. Tamam, şimdi çok ciddi soruyorum: Ya cevaplama şansınız olsaydı? Onları yok etmek istemez miydiniz? Sinirlendiniz bak! Burnunuzu kaşıyorsunuz sinirlendiğinizde. Farkında mısınız? Bu bana üçüncü sinirlenişiniz. Yo, elbette ki amacım bu değil. Biliyorsunuz itiraf için kendim geldim size. Peki başlıyorum:
Siz sadece sonuçla ilgileniyorsunuz biliyorum ama ben size sebep sunacağım. Merak buyurmayın, sebebin içinde olayın nasıl cereyan ettiğini de anlatacağım.
Son zamanlarda sabah kalkar kalkmaz televizyonu açıyorum. Geceden sabaha açık kalmadığı zamanlar tabii. Bütün haber kanallarını seyretmeye başladım. O ne diyor, bu ne demiyor! Yanlı yansız, yerli yersiz tüm haberleri takipteyim. Dışarı çıksam telefondan dinliyor ya da izliyor haldeyim. Vahşet, cinayet, rüşvet, taciz, tecavüz, çalma çırpma, adaletsizlik, sistemsizlik, ekonomi dipte, siyasetçiler dövüşte! Ne oluyor yahu? Afetler, insan eliyle gelen felaketler! Dünya dönüyor lakin hayat bitiyor! Bu nasıl oluyor? Birkaç arkadaş sohbetinden, dostça sarılmadan mahrum dört duvar içine hapis!
Hiçbir şey insanın içindeki o kötü kral ve kraliçenin egemenliğini durduramıyor.
Tüm bu düşüncelerle ve umutsuzca nefes alıp veriyorum. İşsizim salgından bu yana, ölmeyecek kadar yiyorum. Kafayı yemem karnımı doyursa keşke diyorum bazen. Gülüyorum sebepsiz, ağlıyorum çaresiz. Fena kırık içim. Bir sabah uyandım ki işte başta söylediğim o sabah, yanıyor memleketim! Bu son damla. Bardak taştı.
Dedim ya, ben ne bir dâhiyim ne de bir kahraman. Tek atımlık kurşun bile değilim, tahtanın üstündeki piyon bile olamamışım. Kenarda duran taşlardan biriyim sadece. Bir şey yapmalıydım Sayın Yargıç! Bir şey yapmalıyım ama ne? Düştüm adamların peşine. Nasılını sormayın! Her şey ortada aslında… Sadece ipuçlarını birleştirmek yetti de arttı. Bu dünyadan kötü bir tek kişiyi bile temizlemek kârdı. Buldum elebaşını!
Baktım dışı bana benziyor. İnsan! Sanki aynı siz! Yani insan gibi duruyor. Oturaklı mı oturaklı bir tip üstelik! Vicdanlı biri olan ben, az daha kanacaktım bu görüntüye. Pusuya düşer düşmez içindeki canavar çıktı birden bire. Tehditler savurdu, durdu. Önce ellerini kırdım, sonra parmaklarını, kolunu… Bunlarla mı yaktın diye haykırdım. Söktüm tırnaklarını… Kanı aktı oluk oluk, rengi daha koyuydu. Bacaklarına savurdum çekici, indim bileklerine, mosmor oldu her yeri. Ayaklarını kızgın kürekle dövdüm. Tıpkı falakaya yatırmış gibi. Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Neden? Cevap ver neden kıydın? Nasıl kıydın? Para için mi? Rant için mi? Zevk için mi? Konuş! Ben de o an aslında sadece sonuçla ilgiliydim Sayın Yargıç! Böyle bir şeyin sebebi ne kadar önemsiz… Şimdi sizi anlıyorum. Sebep ne olursa olsun yakmak, öldürmek için yeterli değil. Zaten bana cevap veremedi. Acısı öyle büyüktü ki! Ağlıyordu, yalvarıyordu. “Ben ettim sen etme” diye. Yine bana benzemişti bir an.
Acıdır insanı insan yapan. Ancak kendi canı yandığında elbet…
Vazgeçmedim. Acısını hissetmedim. Ağzını burnunu kırıp parmaklarımı gözüne sokup oydum. Acıdan bayılınca korktum öldü diye. Su vurdum yüzüne, ayıldı. Onu ateşe verdiğimde, çığlıkları derinleştiğinde gözümün önünde daha büyük yangınlar vardı. O artık yumurtalarını korumak için kendini ateşe siper eden bir kuştu, evi yanan bir kaplumbağa, çığlık atamayan bir tırtıl, sekemeyen bir tavşandı… Alevlerle boğuşurken bir yılkı atıydı kişneyen… O bir ottu diğer otlarla cayır cayır yanan, kocaman ağaçların dalıydı, yaprağıydı, ayakları kök saldı sanki olduğu yere. Artık gökyüzündeki kara dumandı… Dönüşmüştü leş kokan yanık bir ete.
İtiraf ediyorum Sayın Yargıç! Katilin katili benim. Ne yazık ki sadece gönlümde…
Ondan ne farkım mı var?
Efendim, onun yaptığı gerçek! Benimki insanlığı sorgulayan kötü bir düşünce.
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi