Yeni adresimiz
Ana Sayfa Yazarlar 19.04.2021 1192 Görüntüleme

T.C.’nin KALELERİ

reklam

Her insanın bir hikayesi olduğu gibi, her devletin de bir hikayesi oluyor. Devletin hikayesine;  onun tarihi diyoruz. Türklerin Anadolu’ya gelişleri Selçuklu ve Osmanlı ile başlar. Küçük bir beylikten üç kıtaya, Karadeniz, Ege Denizi, Akdeniz, Adriyatik, Atlas ve Hint okyanusuna kadar hakimdir Osmanlı Donanması… 640 yıl dünya imparatorluğu olan Osmanlı; etrafındaki Avrupa ülkelerinin bilimde ve sanayide ileri teknolojiyi kullanmasıyla gücünü yitirir ve çöküşü geçer; bunun nedeni de bilim ve teknolojiden uzaklaşmasıdır. Avrupa da başlayan aydınlanma, Rönesans, Reform ve de Fransız İhtilalinin getirdiği çağdaş değişimler; Osmanlı’nın şeriat kalesinden içeri girememiştir.

***

Her hikayenin bir önsözü olduğu gibi, bitiminde de bir son sözü olur. Osmanlı’nın son sözü de Mustafa Kemal’in hikayesi, Çanakkale Zaferi ile başlar. Çanakkale Zaferi, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda; temele atılan ilk büyük taşlardan biridir. Arkasından gelen; Anadolu’ya geçiş, kongreler, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet’in kuruluşu, devrimler, ülkenin kalkınma hamleleri. Daha da önemli olanı; bu coğrafya da ve İslam dünyasında; hanedanlık ve hilafet olmadan; çağdaş ve demokratik bir devletin kurulması.

***

Bunlardan sonra, devletin tescili gerekti. Lozan’la başlayan antlaşma; Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin evrensel dünyada yerini almasıyla, ülkelere büyükelçiler atama, ülkelerden de, yeni başkent Ankara’ya büyükelçilerin gelmesi.

***

“Yurtta barış, dünya da barış’ı insanlığa dostluk kardeşlik mesajlarını veren Mustafa Kemal, doğuda Sadabad Paktı, batıda da, Balkanlar Paktı’nın yaparak, çizdiği Misak-ı Milli sınırları içindeki ulusunu, barış cennetinde yaşatmayı başarır.

***

Hikâyenin son sözünü açmak isterken; Atatürk gençlere; “Cumhuriyet’i biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz” derken; esas söyleyeceğini ilkokulda sınıflarımızdaki, Atatürk resminin sağında; her Türk çocuğu ezberinde olan, “Gençliğe Hitabe” sindeki vasiyet niteliğindeki sözleridir.

“……………… İstiklal ve cumhuriyetine kast edecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilirler….”derken; tabii ki, Kars Kalesi, Kastamonu Kalesi, Maraş Kalesi, Van Kalesi ve de Afyon Kalesini kastetmiyordu. O’nun kastettiği kaleler; Cumhuriyet, Devletçilik, Laiklik, Devrimler, YASAMA, YÜRÜTME, YARGI BAĞIMSIZLIĞI, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Milli Ordu, Milli Eğitim, Lozan Antlaşması, Montrö Antlaşması, madenlerimiz, fabrikalarımız, limanlarımız…

***

Lozan Antlaşması, sık sık konuşulmasa da ara ara gün yüzüne çıkıyor. 104 Amiralin Montrö Antlaşması hakkında bildiri yayınlaması, Nisan ayı başından beri gündemin ilk sıralarında yerini aldı. Ne var ki; 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile, beraberinde Lozan Boğaz Sözleşmesinde; İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında; Türk askeri bulundurulamayacaktı. 1935 yılında İtalya’nın Habeşistan’a saldırması ve Hitlerin savaş hazırlığı içinde olduğunu hisseden Atatürk, Boğazlar için yeni konfederasyon ister. 22 Haziran 1936 yılında İsviçre’nin Montreux kentinde Montrö Boğazlar Konferansı toplanır. Konferansa Türkiye, Avusturya, İngiltere, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya katılır. 20 Temmuz 1936’da 29 madde, 4 ek, 1 protokolden oluşan MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ imzalanır. Sözleşme gereği Türk Ordusu; 21 Temmuz 1936’da boğazlar bölgesine girdi. Artık boğazlarda Türk egemenliği gerçekleşmiş oldu.

  • Sözleşmedeki hükümleri uygulayan ve denetleyen taraf Türkiye’dir. (Madde 24)
  • Türkiye Boğazlar bölgesine hemen asker sokabilecektir. (protokol,fıkra1)
  • Uluslararası Boğazlar Komisyonu’nun yetkileri Türkiye’ye geçmiştir. (Madde 24)
  • Barış zamanında Karadeniz’e kıyısı bulunmayan devletlerin büyük savaş gemileri, denizaltıları ve uçak gemileri Boğazlardan geçemeyecektir. (Madde 10-11-12-14 Ek.2 Par.B) (Kaynak:Sinan Meydan – Sözcü)

Boğazlar kapısının altın anahtarı artık Türk ulusunun eline geçmiştir, Atatürk’ün ileriyi dahiyane görüşleri sayesinde…

***

Amirallerin bildirisi; “Kuyuya atılan bir taş” örneği gibi oldu. Onu çıkarmak öyle zorlaştı ki, değil bin kişi; şimdi, yüzbinler, milyonlar konuşuyor, tartışıyor. Neredeyse, Türkiye’nin tüm kişileri öğrendi medya yoluyla.

Tam da bu tartışmaları, iktidar-muhalefet, milletvekilleri tartışırken; ABD, iki savaş gemisini Karadeniz’e çıkartmak için izin aldı. Gemiler Boğazlar Antlaşması gereği 21 gün Karadeniz’de kalacak, tekrar çıkacaktı. Rusya Devlet Başkanı’nın, Cumhurbaşkanımız ile telefon görüşmesinden sonra, ABD savaş gemilerini Karadeniz’e çıkarmaktan vazgeçti.

Montrö Antlaşmasının ne kadar hayati önem taşıdığını yaşayarak da öğrenmiş olduk. Boğazlar savaşın yolu değil, barışın yolu olduğunu ispatlamış oldu.

***

İkinci Dünya Savaşı’nda; ABD, İngiltere ve Sovyet Rusya savaşa girmemiz için çok baskı yaptılar. İnönü savaşa katılmayacağını, tarafsızlığını ilan ederken de; boğazlardan savaş gemilerini geçirtmeyeceğinin garantisini verdi. 55-60 milyon insanın öldüğü o savaşta; “Türk halkının burnu bile kanamadı”.  Bu da İnönü’nün büyük zaferidir.

***

Montrö Boğazlar Antlaşması gereği; Çanakkale ve İstanbul Boğazları, dünya denizlerinin giriş ve çıkış kapılarıdır. O kapıların anahtarlarının Türkiye’nin elinde olması, büyük bir gücün elimizde olması demektir. Bu ise; Atatürk’ün kast ettiği; KALELERİN en önemlisidir.

Işıklar içinde yat büyük ATATÜRK. Bizler için neler düşünmüş, neler yapmışsın meğer?! Bizim içinde; en büyük kale; yattığın yer ANITKABİRDİR!… Ölümsüzlüğün bir kez daha yüreklerimizde çiçek açtı…

reklam

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Özgün Haber Reklam Alanı
Özgün Haber Reklam Alanı
Tema Tasarım | AnatoliaWeb