YARIM KALAN BAYRAM SEVİNCİMİZ!
Tüm dünyada ve insanlarda hüzünde olsa biraz latife yapıp
“Bayram gelmiş neyime, anam anam garibem” demeyeceğim 😊
Tam tersine…
Bu bayram herkes için çok farklı geçeceğe benziyor…
Yurt dışında yaşayan insanlar İçin “bayram” hep biraz buruk geçer. Herkes için normal iş günüdür. Kalabalık ailelerde durum biraz farklılık gösterse de, sanki memleket hasreti, yakınlarından uzakta olma duygusu daha bir ağır gelir ve garipleşir insan… Tek, tük ziyaretler olsa da, hep bir yanı özlem ve yaşanmamışlıkla kalır…
Galiba ilk defa Türkiye ile farklılık gösterse de bir kader çizgisinde buluştuk!
Ben kendi adıma seviniyorum…
Bayram ve benzeri günlerde yurt dışında yaşayan insan için bir arada olmak, o havayı koklamak, ziyaretlerde bulunup hal hatır sormak ne kadar değerliyse, Türkiye’de yaşayan insan için bu o kadar külfet…
(İstisnalar hariç)
Şimdiye kadar bayramlarda insanların tek derdi maddi imkanları doğrultusunda bulundukları yerden kaçmaktı!
“Kaçmaktı” diyorum şu an biraz zor gibi…
Neredeyse tüm oteller, pansiyonlar dolup taşıyor insanlar akın, akın yollara dökülüyordu.
Yakınlarını görmek için değil tam tersine tatil içindi bunlar…
Avrupa’nın dini bayramını yaşayanlar bilir.
Bunu niye yazıyorum?
Hani lafa gelince biz Türklerden daha gelenek, görenek, kültürüne sahip çıkan başka bir millet yoktur” deriz.
Oysa;
Noel zamanı en işlek caddeler bile boştur sanıldığı gibi tatil için değil tam tersine dünyadan, şehirlerden, bulundukları yerden ailelerine veya yakınlarına, arkadaşlarına gelen insanlar, kutsal saydıkları o günde birlikte olmanın keyfini yaşarken yemek sofraları şenlenir karşılıklı hediyeler verilir… O akşam sokakta saysanız insan bulamazsınız…
Mezarlarını ziyaret ederler, çocuklar için bulunmaz bir tören yaşar, yaşatırlar…
Bizlerde ise; Belki çocukluğundan hatırlayan olur günlerce önceden temizlik telaşı, herkesin bütçesine göre yaptığı alışverişi bir gün önceden yıkanıp asılan bayramlıklar ve bayram sabahı namazdan gelen büyüklerle yapılan kahvaltı sonrası, kimlerin ziyaret edileceği sırasıyla konuşulurdu… Küsler barışır kimsenin kalbi kırılmasın diye özen gösterilirdi…
Büyükler ziyaret edilmek için evlerde kalır o kapı hep açık olurdu…
Ya çocuklar;
Bayramlık şeker, biraz varlıklı ise çikolata ve tabii en sevindiğimiz harçlıklarla ve kime ne verdiler telaşı içinde dünyayı bizim saydığımız günler ve hep bayram olmasını istediğimiz zaman dilimi…
Avrupa örneğini ve çocukluğumuzda ki bayramları yazdım eminim birileri şunu söyleyecektir.
“Yoruluyoruz, çalışıyoruz tatile ihtiyacımız var” Elbette bu çok anlaşılır bir durum…
Her insanın dinlenmeye ihtiyacı var… Zaten ilk olay burada başlıyor. Kimse kimseyi severek kabul etmiyor, coşku değil, zahmet olarak, zorunluluk olarak yaptığı İçin keyif almıyor ve o ortamdan kaçmak istiyor. Bunun bir çözümü mutlaka vardır.
Örneğin; ilk gün evlerinizde kalabilir veya tatil dönemlerinizi başka zamana erteleyebilirdiniz…
Zira insanı tutan bazı değerler var. Ve aslında bunlar bizim değerlerimiz.
Aile olmak, aidiyet duygusu, hatırlanmak, nesillere saygı… Bir Alman’a “komşu, komşunun külüne muhtaç” deyimini anlatamazsınız. Ya da “Sizde pişer, bize de düşer”
Cümlesini…
Saatlerce sorar “bu ne demek oluyor şimdi” diye ve açıklasanız da anlamaz. Ama biz “komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen bir dini benimsemiş, insanlar olarak tamda şu dönemde evlerde kalmamızın ve bayramı zorunlu olsa da bir arada kalarak kutlamanın, keyfini yaşamak ve gelecek nesillere bırakacak anılar için bir fırsat olarak görüyorum..
Eğer üzülen “tatile bir yere gidemiyorum” diyenleriniz varsa bu bayramda, sırf nostalji olsun diye yaşamaya çalışın…
Sevinmenin, sevindirmenin arayıp sorulmanın, ihtiyacı olan insanlarla nazikçe yardımlaşmanın, hatırlanıp sorulacağı;
Bir bayram geçirmenizi diliyorum…
Nazikçe dedim, Tuncay Hocam aklıma geldi…
Unlu mamuller satan bir yerden bir şeyler alacaktı…
Tam bitti sıraya girdik. Önümüzde üç kişi var “Ben bir şey unuttum deyip” çıktı sıradan. Baktım o kalabalıkta en arkaya geçti ben hala sıradayım. “Gel” diye elimi sallıyorum, bana “gel” diyor. Biraz suratım asık yanına gidiyorum. “Niye gelmiyorsun, ben sıradayım” dediğimde, “Bekleyeceğim beş dakikayı unuturum ama o insanların bana bakışını asla unutmam, dert ederim” demişti…
Utanmıştı, sırada beklemeden yanıma gelirse biri ona bakışıyla bir şey söyler diye…
Rahmetle onun sayfasında onu yad ederken tamda bayram öncesi…
Alışverişlerde almak istediğine ulaşmak İçin birbirini ezercesine koşturmak yerine; tevazu, sükûnet ve saygı ile birbirimize yaklaşmak, hizmet edene teşekkür etmek, her birimizin ayrı, ayrı ama birlikte değerli olduğumuzu hissedip, hissettirmek için çok güzel bir zaman dilimi…
Tüm olumsuzluklara rağmen,
Sevgi ve muhabbetle geçireceğiniz bir bayram diliyorum…
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
Beykoz’da Zaman Daralıyor, KÖSELER’i Bu kez Zaman Aşımı da Kurtarmayabilir!
-
BENCE ÖLDÜM
-
Kumruların Aşkı
-
KARMA-ŞA
-
MİSAFİRSİN BU DÜNYADA
-
BİZ İYİ İNSANLARDIK!
-
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
-
Murat Aydın, KÖSELER’den Daha Çok Beykozlu
-
HERKES GİBİ GÖMÜN BENİ!
-
HAYATA DÖN
-
Kim Daha Çok Yalan Söyler? Kadın mı Erkek mi?
-
KÖSELER’in 100 Gün Değerlendirmesi